DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Çerkez / Eluca Atalı


İlk ihanete şahit olmak Başarı’yı sarsmıştı. O, sürüden geri kalmamak için bütün gücüyle çabalayan güvercini göremeyince onun da yorulup sürüden ayrıldığını düşündü. Ama birden bire kanlı gagasını pençeleriyle silip temizlemeye çalışan Çerkez’i görünce bu düşünceleri alt üst oldu. Kan, etinde, budunda, gagasının çevresindeki tüylerde kalmıştı. Kan ve güvercinin maviye çalan tüyleri çerkezin gagasının etrafını rengarenk yapmıştı. 

-Hainlere aramızda yer yok! – Boynunu çevirip Çerkez’e var gücüyle bağırdı. 

-İhanet mi? 

Sanki bu suçlamanın sebebini Çerkez anlamıyordu. 

-Sen, sonsuzluğun ilkelerine ihanet ettin. 

Aklanmak isteyen Çerkez, kendisini savunmak için sessiz kalmadı: 

-Aslında sen ve bu yolun ilkelerini belirleyen herkes bana minnettar olmalısınız. – bunu çok yüksek bir sesle söyledi. – Ben doğası zayıflardan, aşağı olanlardan sizi koruyorum. Ben en büyük temizleyiciyim. Tabiatın hasta varlıklarla kokup çürümesine imkân tanımıyorum. 

-Çürümek mi? – Başarı, anlamlı gözlerle Çerkez’i süzüyordu. 

-Ben, koku alma kabiliyetim sayesinde hasta kuşları bilirim. Zayıfların yaşama hakkı yoktur. Doğada yalnızca güçlüler hayatta kalabilir. 

-Güçlüler mi? Sen yalnızca güçlüler mi yaşayabilir dedin? 

-Doğru duydun! –Çerkez, Başarı’nın kulağının dibinde kanlı gagalarını şapırdattı. – Zayıflar doğayı da zayıflatır. Onlardan türeyenler yayıldıkça doğa zayıflar. 

Çerkez, göğsüne vurup bencilliğini gösterdi. Tabii bencilliği benliğini gölgelemişti. Çerkez, yaptıklarının gururuyla kendisini savunmak için daha çok konuşacaktı ama Başarı dikkatini bozmadan: 

-Eğer bu gerçekten doğayı temizlemek içinse bile sen bunu sonsuzluk yolunun dışında yapmalısın! – dedi. 

-Bana bak çocuk, şunu anla; herkes sonsuzluğa kendi doğal haliyle yolculuk ediyor. 

-Peki, yolumuzun kanunları ne olacak? 

-Kişilerin yazdığı toplum kanunlarıyla doğa idare edilemez! 

-Ya edilirse? 

-O zaman doğa hasta güvercinlerle, güneşten korkan yarasalarla, harabelerde yaşayan baykuşlarla zayıflar… Şimdi, doğayı zayıflardan temizlemek gibi ağır bir görevi üstlenmiş Çerkez’e bu çabası için bir teşekkür edersen ağzın yorulmaz. 

Başarı, belki de doğa kanunlarına göre Çerkez’in haklı olabileceğini düşündü ama yol arkadaşını gizlice yemeye ihanetten başka ne denebileceğini bilmiyordu. 

Çerkez’e hak verip onu masum kabul edebilmek için toplantıda olup bitenleri hafızasında bir bir düşündü. Yorulmuştu, bu arayış ona baş ağrısından başka bir şey vermeyince “Zavallı güvercin, sonsuzluk kanunlarıyla yola çıkıp doğa kanunlarıyla bir yırtıcının pençesinde aşkını kaybetti” – diye düşündü. Ne kadar dayanılmaz, canlı kendini katil olarak değil de yaratıcının var ettiği kurtarıcı olarak görüyor. O andan itibaren Başarı, Çerkez’e adıyla değil, “hegemon” diye seslendi. 

-Ben doğa ana karşısında kendimi günahkâr saymak istemiyorum! 

Çerkez kendisini savunmaya devam ediyordu. Ama Başarı onu bazen iyi duyamıyordu çünkü güçlü kuzey rüzgârı onun ağzından çıkan sözcükleri alıp götürüyordu. 

-Doğayı bakterilerden temizleme görevini ben kendim üstlendim. 

-Canlı bir varlığı yok etmek yırtıcılıktır. 

-O halsizdi… 

-Ama onun kalbinde sonsuzluk aşkı vardı! – Başarı, güvercinin haline acıdığı için susamıyordu. 

-Aşkı vardı ama bedeni o aşkı taşıyacak güce sahip değildi. Aslında bedeni ona ihanet ederek onu acı çekmekten kurtarmam için bana yeşil ışık yaktı. 

Bir an oluşan sessizliği yine Çerkez bozdu: 

  • Çocuk, sen zor anlıyorsun, biz Çerkezlerin dünyada nesli tükenmek üzere. Şu durumda senin bana söylediklerin yersiz. – O, sesine yumuşaklık katıp zavallıca konuştu: – Ne istiyorsun, aç kalayım, sen de Kırmızı kitaba koyulacak fotoğrafımın üstüne parmağını koyup ölüm ilanımı oku. 

Çerkez’le tartışmanın faydasız olduğunu anlayan Başarı, yoluna dönüp ileri atıldığı an yine onun kaba sesi kulağına geldi: 

-Ah, benim başka bir görevi daha üstlenmem lazım! 

Başarı’yı şaşkınlık sardı: 

-Nasıl bir görev? 

-Siz nankörlerden de doğayı temizlemeliyim! 

-Bu görev ile yeni yem kaynağı da kazanmış olursun! 

-Hayır, doğadaki liyakati korumuş olurum! 

Öyle görünüyordu ki, Çerkez’in ihanetini doğa kanunlarına uygun diye geçiştiren sadece o değildi. Bütün sürünün susması onun hareketlerine hak vermek anlamına geliyordu. Başarı yol arkadaşlarını incitmekten korkmadan açık açık herkesin duyacağı bir sesle düşündüklerini söyleyince turna da kendi görüşünü bildirdi: 

-Güvercinin hakkını savunmak artık neye yarar? Sonuçta geri dönmeyecek, o onu yiyip bitirdi… 

-Biz bir kişi olarak güvercini değil, hakkın kendisini savunmalıyız. Hepimiz beraber savunmalıyız. Böyle giderse kim zayıf düşse kendi yol arkadaşı onu yiyebilir. 

Turna susuyordu, buna aldırmadan Başarı ona seslendi: 

-Haksızlığa göz yumarak cinayete ortak oluruz. 

-Yahu bizim gücümüz Çerkez’e yetmez. – Turna zavallıca mırıldandı. 

-Böyle çürük, büyük bir sürü bir hegemona boyun mu eğmeli? 

-Evet! 

-Hayır, hayııır… 

Başarı’nın sesinin yüksekliği bütün kuşları sanki ayılttı. Onlar da birdenbire fısıldamaya başladı. Çerkez, sürüden ayrılıp yüz aşağı süzüldü. Çünkü bütün sürünün ona sessizce nefret yağdıran bakışları altında yola devam etmeye dayanamadı. 

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 4 eseri bulunmaktadır.