İntihar’a / Mehlika Tuğba Türküm
kırk yerimden yaralıyım kırk yaşında
bağdat’ta bir pazar yeri, patlamaya hazırım
kadınlar eziyor ayaklarıyla beni
tadı buruk bir üzüm şırasıyım.
kadife kelebek, kırk günlük bir bebek
içtiğim süt bana ömür biçecek
saçım rüzgârla tutuşmuş
hasan dağı’na koşan bir atlı
nerden geliyorsun diyen hep o adam
sarı bıyıklı, kahvehâne malı.
giderken birinci, dönerken sonuncu
heybesiz, parasız, ayaksız o yolcu.
ıslak bir odundan beklenen medet
tek tek yoluyor tüyünü hayat
çırçıplak kalmış bir horozu kim uyandıracak?
Allah azze ve celle
kafa kağıdımı öğütmüşler değirmende
un etmişler, ekmek etmişler,
yemişler, yemişler, yemişler…
benim adımı mideye indirmişler
oysa bir mektep türküsünden
seçmiş adımı annem
kuyuya düşen bir rüyâdan
Züleyhâsız bir masalmış babam
bulutun tuttuğu sırra kim güvenir?
kim biner yırtık yelkenliye
kınında çürüyen bir bıçak gibi
gergin, atılmayan ok
kalkmayan yumruk
dolaştı bak, kaçtı ipin ucu
bu çağdan çıkmaz bir Yâkub
söz yuvarlanır, kuş çırpınır,
hazırım patlamaya,
bize tuz lâzım, gözyaşından.
hep hikâye, hep masal
kıssadan hisse değil kıssadan kıssa
kan tükürsem şiir olur
gül versem ağıt
bize toprak, bize taş,
parçalansın gövdem, haydi düğmeye bas
şair ; o bekâ maymunu
çıkarsın gövdemden nâmus