DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Elbette Edebiyat, Fakat Öncesi Var / Mehmet Asıf Işık

‘Yere, gökten hân-ı rahmet geldi söz
Halka Hak’tan kân-ı ni’met geldi söz.’ (Ahmedî)

(Söz, gökten yere rahmet sofrası diye geldi.
Söz Allah’tan insanlara nimet menbaı diye geldi.)

Söz Allah’ın kelâmı ve insanlara hitābıdır.
Yüce Allah, sözlerini (Kur’ān’ı) rahmet diye tarif etti.
Allah, insanı kendine kelâmıyla (sözüyle) muhātap kıldı.
Şu halde “Söz” rahmet değil de nedir?

_______  

Edebiyat, yāni, duygu, düşünce ve hayâllerin sözlü veya yazılı olarak güzel ve etkili bir şekilde anlatılması sanatı. Yazma, çizme, söyleme, anlatma ve aktarma faaliyetlerinin, söz veya yazı yoluyla ifade edilme sanatları olan Edebiyat…

Edebiyat kelimesinin ingilizce, Fransızca ve Almanca dillerindeki karşılığı ‘Literatür’ imiş. Arapça da ise ‘Muellefāt’ yāni telifler. Bir diğer ifādeyle, ‘yazılıp çizilen eserler’ mānāsıyla kullanılıyor olsa da eş anlamlı (müteradif) olarak ‘ilmu’l edeb’ yani ‘edebin ilmi’, edeble yazıp söylemenin, anlatmanın ve ifāde etmenin ilmi ve sanatı. Ne hoş, ne asil ve ne zarif bir tābir…

Necip Fazıl’ın deyimiyle ‘Bülbül kokan’ Türkçemizden başka, bu tābire, ‘şirinest’ diye bilinen Farsçada da ‘edep’ le ilişkilendirilerek Edebiyat ismi verilmiş. Kaynağı İslâm dini olan kültür ve medeniyetimizde ‘edep’ ilime öncelenmiş. Bizim örf ve ādetimizde, Milletimizin dem ve damarlarına sinmiş olan ve asırlardan beri süregelen geleneğimizde ‘eti senin kemiği benim’ denilerek ustaya teslim edilen çırağa önce edep verilir. Yüzyılların tecrübe birikimi olan ādābın süzgecinden geçirilir. Ve bütün bunlardan sonra, evet, daha sonra eğer kaabiliyeti var ise işte o vakit çırağa sanat öğretilir.

Rahmetler olası ecdād çağlar boyunca oturup kalkmayı, terbiyeyi, edep ve ādābın öğrenilip hazmedilmesini okuyup yazmaya ve söylemeye yeğ tutmuş, belki de hayattaki her şeyden üstün görmüşler. Çünkü her husustaki önder ve örneğimiz ‘Allah’ın en sevgili kulu, o nezih edep ve yüksek ahlâkın sahibi zarafet ve nezāket Peygamberi Efendimiz, ‘Beni Rabbim edeplendirdi, O ne güzel terbiye edendir’ buyurmuştu. Biz edebin de ahlākın da en güzelini O’nda gördük ve O’ndan aldık.

Bu hakikati Yunus Emre bir beytinde ‘Girdim ilim meclisine eyledim kıldım talep. / Dediler ilim geride illâ edep, illâ edep’ sözleriyle ne de güzel dile getirmişti.

Elmaslarla yazılıp levha edilerek evlere, işyerlerine, camilere, dost ve sohbet meclislerine, sokak ve caddelerin en görünür yerlerine, bilhassa okullarımızla bütün eğitim kurumlarının duvarlarına asılmayı hak eden bu hikmetli sözü, hayatımızın her safhasında ciddiyetle yaşayıp güzelce yansıtalım.

_________  

Bu cümleden olarak, yazıp söylemek basit ve sıradan bir iş değil elbet. Allah’ın insanlığa en büyük ve en değerli armağanıdır çünkü. Yüceler Yücesi bize meālen şöyle hitāb eder: ‘Rahmān Kur´ān´ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyān etmeyi (açıklamayı) öğretti.’ (Er-Rahmān/1-4)

Beyān etmek, yāni açıklamak veya mānāyı açığa çıkarmak…

Elbette açıklamak için anlamak, anlayabilmek için zihnin bütün şubeleriyle idrāk etmek, idrāk ve şuur için çokça düşünüp tefekkür etmek, kalp ve vicdān ile hissetmek gerekir. Bu hissediş, düşünüş, şuur edişlerin ve sezgilerin ifāde edilmesi, tabii ki kalpten dile geldiği gibi ham olmayacaktır ve olmamalı.

_________  

Aynı surenin devamı olan āyetlerde ‘Sakın dengeyi bozmayın. Ölçüyü adāletle tutun ve eksik tartmayın.’ (Er-Rahmān/8-9) buyurulmuş. Yaratan nasıl da her şeyde kusursuz bir denge, şaşmaz bir adālet, bozulmaz bir ölçü ve mizan vāz etmiş! Bir işi diğer işe māni olmadan, karıştırmadan, hatasız ve yanlışsız tedbir ve tedvir ediyorsa, O’nun kulları olan sizler de kâinattaki bu düzene riāyet etmelisiniz. Her işinizde olduğu gibi, yazarken de söylerken de…

O halde, kalbe düşen mānālar ölçü ve düzene girecek, nizama vurulacak, bir disiplin, düzen ve intizam içinde ağızdan çıkıp dile gelecek ve kâğıda akacak. Hem anlam olarak, hem de kelâmın tertip ve dizilişiyle. Vekar ve ciddiyetle kıvam bulmuş davranışlar misali, söz de, tortu ve çapaklarından temizlenip süzgeçten geçerek arınıp durulacak. Dikeni ayıklanıp, dalı, budağı düzeltilmeli ki batmasın, takılmasın ve yırtmasın. Ki, söz söylenirken dilde kekre, ekşi ya da acı bir tat değil, bal şerbeti tadı bıraksın.

Kanaatimce, kelâmın, kalemin ve mānānın hakkını veren ‘edeb’ işte budur.  Edebiyat ise, bu hikmeti ve hakikati anlayıp idrak ederek, yazıp çizmenin ve anlatmanın hem ilmi ve hem de sanatıdır.

Yaşasın öylesi edebiyat…

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 6 eseri bulunmaktadır.