DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Islığımla Issızlaşan Yolların Fotoğrafı / Ahmet Doğru

“Herkes yalnızlığı gönlünde taşır. Taşımak bir şekilde halledilir de taşkınlığı olmasa.” Böyle demişti bahar yaza dönerken, yolların kuruyan çamuru beyaz papatyalara bürünürken. O bunları söylerken yalnızlığı gönlümde görmeyecek kadar ufak, taşırmayacak kadar küçüktüm. Bir bahar kelebeği gibi koştum çiçeklenen kırlara.

Zaman mı çabuktu, yollar mı kısa; anlamadım. Aynı yerde, aynı yolda mevsim mevsimi kovaladı, akrep yelkovanı… Ben ıslıklar çaldım deredeki çınara kadar. Sonra bildiğim türküleri söyledim pınara kadar. Çınarla pınar arasında geri dönerken çaldığım ıslıklar, söylediğim türküler yağmur oldu üstüme yağdı. Yol çamur oldu, pınar bulandı. Ayağım ayağıma dolandı, aklım bulutlara… durdum öyle. Gözümün önünde hep çamurlu yol, bulanık pınar…

Bir nice zaman ben pınarın başındaydım, duman dağlar başında; masalsı bir güzellik yemyeşil tarlalarda… Yalnızlık uğrun uğrun dolaşsa da etrafta… Issızlığı silah ettim kendime. Bir tekme vurup yol kıyısına attığım taş toz bulutuyla karşılık verdi. Yol kıyısındaki altınbaşlar, karabaşlar, oğulotları kıpır kıpırdı. Traktör tekerlerinin altında bile ezilmeyen ayrık otları yolu yalnız bırakmıyordu. Ben de dudağımdaki ıslıkla uzak tutuyordum gelip yakama yapışacak hüznü; aldırmıyordu çevre ne kadar ıssız kalsa da… Islığımla ıssızlaşan yollar, uzuyor, tozuyor, dönüp duruyor… Tam burada deklanşöre basacaktım ki… Kadraja başka görüntüler de eklendi.

Yolun toprağına çakıl döktüler önce. Yağmurları çağırdığımı sandığım ıslığımla yollar çamur olmaz oldu. Sonra simsiyah zifti boca ettiler, ardından da asfalt. İçerlenmedim nedense; dertler başımdan aşkındı, sonra gönlüme sığmayan sevdada taşkın. Ben asfaltı umursamasam da o beni umursadı; karasıyla içindeki sevdayı kararttı önce, sonra ıslığımı zifte çevirdi. Yolların kesilen tozu gibi kesiliverdi dilimdeki ahenk. Bir traktör motorunun gürültüsüne döndü sanki ıslığım. Bıraktım ben de mezara bırakılan bir demet karanfil gibi dilimdeki ıslığı.

Büyüdüm büyük yolculuklara çıkacak kadar. Gönlümü fark ettim sonra yapayalnız bir eylül akşamında. Keşke o söz onun söylediği gibi, ben de sözü duyduğum gibi kalsaydım. Şimdi yolculuk uzayınca ilk rahatsızlık, gönlümde ağırlaşan yalnızlık oluyor. Sonra boğuluyor ıslıksız asfalt yollar motor gürültüleriyle; o vakit gözümün önüne geliyor ıslığımla ıssızlaşan yolların fotoğrafı.

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 22 eseri bulunmaktadır.