DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Heybemde  Hayallerim / Vildan Sıralaç

İnsanların hayata dair farklı beklentileri, umutları, heyecanları vardır. Nasıl ki içine doğduğumuz aile, çevre birbirinden farkıysa, bizlerde farklı farklı kişiliklere sahip bireylere dönüşürüz büyüdüğümüz çevreye bağlı olarak. Hayat yolculuğumuzda en büyük destekçimiz inancımız ve umudumuzdur. Hayal kurmak ise vaz geçemediğimiz motivasyonumuzdur. Kurduğumuz hayalleri gerçekleştirebilirsek hayattan büyük keyif alır, mutlu oluruz. Birde tersi olur istediğimiz, hayalini kurduğumuz şeye ulaşamazsak o zamanda hayal kırıklığı ve mutsuzluk yaşarız.

Hepimiz günlük hayatlarımızda az yada çok hayal kırıklığı yaşamışızdır. Hayatın akışı içinde üzülmek, mutlu olmak, heyecanlanmak, güvenmek gibi hayal kırıklığı yaşamakta doğaldır. Bazen bir dost, arkadaş, bazen ailemiz, bize bu duyguyu yaşatır. Gün içerisinde bazen anlık hayal kırıklıkları bazense günlerce aylarca üstesinden gelemeyeceğimiz büyük hayal kırıklıkları içinde buluruz kendimizi. Beklentilerimizin karşılanmaması sarsar bizleri. Kurduğumuz büyük hayallerin gerçekleşmemesi daha da dibe çeker. Bazen bu durum ağır depresyona kadar yol alır. Hayata karşı duruşumuzu daha da güçlendiren bir duygudur aslında hayal kırıklığı. Öğrenmemiz gereken bu duyguyu nasıl yönetebileceğimiz olmalı. Yaşadığımız diğer duygular gibi hayal kırıklıklarımızda bizleri şekillendirir bir heykeltıraş gibi. Aldığımız şekle göre ya yeniden harekete geçip farklı yollar deneriz beklentilerimize ulaşmak için ki bu bizi güçlendiren, olması gereken yoldur. Ya da vazgeçip yüzümüzü başka yönlere çeviririz. Bu en kolayıdır ama bize katkısı var mıdır? Vazgeçmek ilerleyen yıllarda yaşayacağımız derin pişmanlıkların ve sıklıkla kullanacağımız keşkelerin zeminini hazırlamaktan başka bir işe yaramayacaktır.

Hayal kırıklıklarımızı görmezden gelemeyiz, yok sayamayız. Görmezden gelmek hayal kırıklığımızı yok etmeyecek aksine zamanla büyüterek bir labirentte kaybolmuş duygusu yaşatacaktır bize. Labirentten çıkmaya çalıştıkça daha da karışır ruhumuz. Benliğimizde derin izler bırakacak bu duyguyu kabul ederek, neden bunu yaşadığımızı düşünmeliyiz. Yaşadığımız olaylar sonucunda hissettiğimiz her duygu bir deneyim, bir tecrübe olarak kalır benliğimizde. Önemli olansa bu durumdan nasıl ders çıkarttığımızdır.

Neden hayal kırıklığı yaşarız ki? Acaba beklentilerimiz çok mu fazla? Hayattan,  arkadaşlarımızdan, eşimizden, çocuğumuzdan hatta çoğu zaman kendimizden bile acımasızca beklentilere mi giriyoruz? Ya da bizden bağımsız mı çalışıyor  hayal kırıklıkları..Pek çok soru sorulabilir bununla ilgili. Çoğumuz neredeyse her gün neden böyle oldu? Neden ben bunu yaşadım? Ya bir kerede her şey yolunda gitsin, bu benim kaderim vs gibi cümleler kurmaz mıyız? Evet kurarız çünkü hayal kırıklığı da bir duygudur ve biz sıklıkla bu duyguyu yaşarız. Bazen çabuk atlatabileceğimiz basit olaylarla, bazen ömür boyu derin izler bırakacak olaylarla. İlişkilerimizde beklentilerimiz çok yüksek olduğunda yaşadığımız hayal kırıklığı da o derece yükseliyor ve ardından bitmeyen keşkeler, nedenler, niçinler beynimizde dönüp duruyor. Sonrasında bazen suçluluk bazen söylenememiş bir sözün yarattığı öfke, bazen kızgınlık gibi olumsuz duygular girdabı. Olumsuz duygular girdabına atlamak mı kolay yoksa durumu olduğu gibi kabullenip çözüm üretmek mi?

Eğer çözüm odaklı bir yapınız varsa durum kontrol altında demektir. Alınması gereken ders alınmış benzer durumlara karşı gardımızı almaya başlamışızdır.

Bazen bir arkadaşımızdan bazen ailemizin, eşimizin ya da çocuğumuzun bu duyguyu bize az ya da çok yaşattığını söylemiştim. Hayal kırıklığı yaşatan bu beklentilerimiz acaba gerçekçi mi? Arkadaşlarımız için O benim dostum asla beni üzecek bir şey yapmaz diyebilir miyiz? Ben şahsen demem. Neden mi? Çünkü her zaman insanoğlu çiğ süt emmiş sözünü aklımda tutarım. Örneğin her fırsatta birlikte zaman geçirdiğimiz, ailemizden biri olarak gördüğümüz arkadaşımıza güveniriz, kendimizi açarız ve hayallerimizi, gelecek planlarımızı anlatırız. Sadece dinlemeleri bile rahatlamamızı ve iyi hissetmemizi sağlar. Güvenip kendimizi açtığımız bu en yakın dostlarımızdan gelir bazen en büyük hayal kırıklığımız. Ve sonrasında insanlara karşı güvensizlik geliştirmeye başlarız.

İnsanların büyüdükleri çevre, anne baba tutumları, sosyo ekonomik durumları kişiliklerini, hayata bakışlarını mutlaka etkiler. Hayata karşı güçlü, yaşadığı problemlere her zaman çözüm yolu bulabilen bir Anne modeli ile yetişen çocuklar mı yoksa karşılaştığı her sorunda hezeyan yaşayan, pasifize edilmiş bir anne modeli ile yetişen çocuklar mı daha çok hayal kırıklığı yaşar? Ya da şöyle sorsam bu duyguyu kabullenip dimdik duran ve üstesinden gelmek için çaba gösteren hangisi olur?  Peki, ebeveyn olarak hepimiz çocuklarımız çok iyi okullarda okusun, sınavlarda en başarılı olsun, mükemmel olsun istemez miyiz? Okuldan gelen çocuğumuza bu gün okulda seni en çok mutlu eden ne oldu? diye sormayız değil mi? Dersler nasıldı? Sınavın nasıl geçti deriz. Özelliklede sınava hazırlanıyorsa aman aman her şeyden soyutlanmaz mıyız? Yıl boyu hatta yıllarca sınava hazırlanması için zorladığımız baskıladığımız çocuklarımız sınavda başarısız olursa kendi hayal kırıklığımızı çocuklarımızdan ya da ailemizden çıkartır, deyim yerindeyse dünyayı dar ederiz. Oysa çocuğumuzun ne istediğini, kişisel özelliklerini, nasıl mutlu olacağını anlayıp o yolda bir planlama yapmak hem ebeveyn olarak bizler için hem çocuklarımız için daha gerçekçi olacaktır.

Yanlış arkadaşlıkların, tanımadan güvenmenin sonu yine hüsran değil midir? Evet, çoğu zaman yanılırız hayatımıza hızlı giriş yapmış arkadaşlarımız hakkında. Sahte samimiyetleri altından çok farklı yüzleri çıkabilir. Arkadaşlığın, dostluğun temelinde güven duygusu vardır. Bu güven zaman içerisinde karşımızdaki insanı tanıdıkça oluşur. Bunun için kendimize zaman vermeli ve karşımızdaki kişi tanımaya çalışmalıyız. Zaman içerisinde dostum dediğimiz arkadaşlarımız bizim zaaflarımızı, nelerden mutluluk duyduğumuzu, nelere karşı hassas olduğumuzu öğrenirler ve hassasiyetlerimizi görmezden gelerek önemsiz görebilirler ve bize hayal kırıklığı yaşatabilirler. Ya da hassasiyetimize önem verir, zaaflarımıza saygı gösterirler. İşte bu insanlar hayatımızda çoğu zaman kalıcı olanlardır.

 Kimileride başlarına gelen her hayal kırıklığında dünyanın sonu gelmiş gibi davranarak, tüm sorunlar sadece kendisindeymiş gibi bizim hayal kırıklıklarımızın ufak tefek olduğunu söylerler ya da öyle hissettirirler. Bu da bir hayal kırıklığı değil midir? Bu hissi yaşatan kimse sizi ne kadar dinliyor görünse de aslında tek amacı kendisini psikolojik olarak rahatlatmak ve daha sonra bize karşı kullanacağı bilgileri edinmektir. Tam bir gizli narsist davranışıdır bu. Sizi manipüle etmek için her fırsatı değerlendirirler. Hiç düşündünüz mü nerden çıktı bu narsist kişilikler? Biz ebeveynlerin ne derece rolü var bunda? Çocuklarımıza ‘’sen her şeyden önemlisin’’, ‘’ Sen her şeyin en iyisine layıksın’’  gibi abartılı sözlerle ve aşırı korumacı yaklaştık. Ya da tam tersi değer ve takdir göremedi bazı çocuklarımız. Sonuç olarak empati yoksunu, kendinden başkasını önemsemeyen, ben merkezci insanlar yetiştirdik.

En büyük hayal kırıklığını en çok güvendiğimiz, en sevdiğimiz insanlardan dolayı yaşarız çoğunlukla. Örneğin o mutluluk hayalleri kurduğumuz, bize çok değer verdiğine inandığımız insanla hayatımızı birleştirdikten sonra karşılaştığımız şiddet, ihanet, aşağılanma ile kendimizi derin bir hayal kırıklığı içinde buluruz. İlk zamanlar bu durumu kabullenemeyiz ve kendimizi kandıracak pek çok bahane buluruz. Çok sinirlendiği için bana vurdu! Ben yeterince ilgilenemediğim için beni aldattı! Gibi pek çok savunma mekanizması buluruz bazen. Ama bu bahaneler yüzünden aynı duyguları tekrar tekrar yaşarız ve nihayetinde benliğimizi, kişiliğimizide kaybederek gerçekten böyle yaşamayı hak ettiğimizi düşünmeye başları ve boyun eğeriz. Ya da şiddetinde ihanetinde bahanesi olamaz diyerek son noktayı koyar olması gerekeni yaparız ve hayatımıza daha da güçlenmiş olarak devam ederiz. Seçimlerimiz hayatımıza yön verir. Ya virgül ata ata kendimizden vazgeçeriz ya nokta koyarak hayatımızın dizginlerini elimize alırız.

Sadece hayal kırıklığı yaşamaktan değil hayal kırıklığı yaşatmaktan da korkarız bazen. Ailemizin bizden beklentileri olduğumuzdan, yapabileceğimizden daha büyük olduğunda ister istemez baskı altında eziliriz. Ailemize hayal kırıklığı yaşatmaktan çekiniriz. Ailemizin hayalleri bizim boyumuzun çok çok üstündedir. Doktor olmak istemeyen bir öğrencinin aile baskısı ile Tıp fakültesini kazanması ve doktor olması nasıl psikolojik bir baskıdır. Bu baskı altında ezilen bir insan mutlu olabilir mi? dahası üstlendiği görevi gereğince yapabilir ve karşısındakini mutlu edebilir mi? Bu durum sonu intihara kadar gidebilen derin bir çaresizliğe düşürmez mi insanı? Hayal kırıklığı çoğu zaman beraberinde pişmanlıklarda getirir bizlere. Mütemadiyen hayal kırıklığı yaşadığımız olayı düşünür ve kendi iç savaşımızı sürdürürüz. Beynimiz bir türlü susmaz nedenler, niçinler, söylenmemiş ama söylenmesi gereken sözler yankılanır durur kulaklarımızda… Taki durumu özümseyip mantığımız bize yapmamız gerekeni gösterene kadar. Bazense atılması gereken ama bir türlü atmaya cesaret edemediğimiz adımlarımızın pişmanlığını yaşarız.

Sıklıkla duyduğumuz bir söz vardır. İnsan yeterince istediğinde her şeyi yapabilir derler. Evet, tabiî ki yapabilir ama gerçekçi olduğu sürece. Müzik ya da spor yeteneği olan çocuğumuzdan doktor ya da mühendis olmasını beklemek gerçekçi olmayacaktır. Balığın ağaca çıkma hayali kurması gibi benim hayalim bu diye zorlamak hem bizi hem çocuklarımızı hayal kırıklığına düşürecektir. Hayallerimizi, beklentilerimizi mantıklı seviyede tutarsak hayal kırıklıklarımızda daha kontrol edilebilir sevide olacaktır. Mantıklı, kabul edilebilir seviye nedir? Kime göre mantıklı? Bu soruların cevabı ise İnsanın kendi yeteneklerinin, bilişsel ve fiziksel yeterliliklerinin farkında olması yani kendini tanımaktan geçiyor.

Hayal kırıklığı yaşamamak için neler yapabiliriz? Hayallerimizden vazgeçip umutsuz, beklentisiz bir şekilde hayatımıza devam edebilir miyiz? Beklentilerimizin seviyesini indirmek ya da hayatımıza yeni anlamlar yüklemek, yeni hedefler koymak faydalı olabilir bu bağlamda. Belki de kendimizi her şeyden soyutlamak, sosyal bir hayat yerine insanlardan olabildiğince uzak yaşarsak doğal olarak yaşayacağımız hayal kırıklıklarını engellemiş olabilir miyiz? Tabi ki bu seçenek bizleri tamamen yalnızlığa sürükleyecek ve sonuç yine depresyon denilen o çıkmaz olacaktır. Oysaki yapmamız gereken beklentilerimizin neden gerçekleşmediğini düşünmek ve yeni alternatifler üretmek, şartları değiştirmektir. Ne derler aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek deliliktir. Hayata ve insanlara karşı bakış açımızı ve ilişkilerimizi belirli mesafede tutmak bizi onlarla ilgili hayal kırıklığı yaşamaktan koruyabilir. Bakış açımızı değiştirmek ve hayatımızda yeniliklere yer vermek gerekir. Öncelikle kendimizi olduğumuz gibi kabullenmeli, güçlü ve zayıf yönlerimizi bilmeliyiz. Yaşadığımız her hayal kırıklığı daha öğrenmemiz gereken çok şey olduğunu fark etmemizi sağlar. Ve her seferinde daha olgunlaşırız. Aynı duyguyu yaşamamak için farklı davranışlar geliştiririz. Daha az beklentiye gireriz. Evet, günümüzde insanlara güvenmek oldukça zor fakat güvenmeden mutlu olmamız pek olası değil. Kırılmaktan kendimizi korumaya çalışırken mutsuz bir yaşama kendimizi mahkûm etmemiz ne kadar doğru olur? Hayatın akıp gittiğini ve yaşadığımız her günün ömrümüzden gittiğini düşünürsek mutlu olmak için henüz vaktimiz varken korkmayalım hayal kırıklığı yaşamaktan. Umudumuz var hala hayallerimizi gerçekleştirmek için.

Velhasıl insanlarla ilişkilerimizde gerçekçi olmak bizi bu duyguyu yaşamaktan büyük ölçüde koruyacaktır. Beklentilerimizin boyutu ne kadar büyükse hüsranlarımızda o derece büyük oluyor. Hayallerimize sınır koyamayız, koymamalıyız zaten ancak akıl ve yürek süzgecinden geçirmediğimiz her adımın bizi hayal kırıklığı durağına taşıyacağını bilelim.

‘’En iyi yüreğiyle görebilir insan. Gözler asıl görülmesi gerekeni görmez.’’ Der Küçük Prenste Antoine de SAINT EXUPERY. Yüreğinizden gelene güvenin, hayal kırıklığı yaşamaktan korkmayın. Hayal kurmak mı? Tabii ki her zaman…

Bu yazıyı paylaş:

2 thoughts on “Heybemde  Hayallerim / Vildan Sıralaç

  1. Dergide yayınlanan “Heybemde Hayallerim” konulu kişisel gelişim yazını okudum ve gerçekten etkilendim! Öncelikle sana içtenlikle tebriklerimi iletmek istiyorum. Yazın, hayallerimizi hayata geçirme yolunda ilham verici bir rehber niteliğinde..deneyimlerinle okuyucuları etkilemeyi başardın ve onlara kendi hayallerine inanmaları ve onları gerçekleştirmek için harekete geçmeleri konusunda ilham verdin. Bu, gerçek bir yazarın gücünü ve etkisini sergiliyor.

    Sana olan gururum ve hayranlığım bir kez daha pekişti. İnanıyorum ki yazılarını daha geniş kitlelerle paylaşacak ve daha fazla insanı motive edip etkileyeceksin. Başarılarının devamını diliyor, yolculuğunda sana sonsuz başarılar ve ilham dolu anlar diliyorum canım arkadaşım 👏👏👏👏👏👏👌🌸🥰💐🧿

  2. Canım güzel sözlerin, düşüncelerin için çok teşekkür ederim. Yolumu çiçeklerle doldurduğun, hayatıma güzellikler kattığın için ne kadar teşekkür etsem az. İyi ki yollarımız keşismiş. İyi ki varsın can dostum. 🌷🌺🌷

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 1 eseri bulunmaktadır.