Ey Yolcu / Ziya Doğan
Unutma, bu yazıyı okuyorsan eğer yolculuktasın ey yolcu!
Yolcuyuz aslında hepimiz…
Ruhlar âleminden anne rahmine, anne rahminden dünyaya, oradan kabir âlemine ve son yolculuğun berzaha.
Hep bir misafirlik durumundasın en son durağa ulaşıncaya dek…
Ne ilginçtir ki “yolcu” olduğunu bildiğin halde hâlâ örümcek ağı misali sahte yuvalar örmekle meşgulsün.
Hiçbir güç seni, sonu hazin veya sevimli bu yolculuktan alıkoyamayacak.
Hâlbuki ki ahiret âlemin şartlarına, haşrin ve sıratın fırtınasına bu zayıf yuvalar dayanamaz. Boşuna didinme ve zamanını yitirme!
Çünkü ölümsüzlüğe ancak ve ancak ölümsüzlük örtüsü gerekir!
İbadet boyasıyla renklendirilmiş, mana elyaflarıyla dokunmuş, faniliğin çürüten virüslerini geçirmeyecek iman yuvaları gerekir.
Ey yolcu,
Nedir seni namazdan, oruçtan, doğruluktan ve helalden alıkoyan?
Nedir bu bön yaşaman, yön kaybetmelerin ve fena ortamlarda kaybolup gitmelerin?
Nedir bu, alâ-yi illiyyinde durmak varken, esfel-i sâfiline düşme gayretin ve hevesin?
Yeter artık, kandırma kendini! Son bulsun, bu akıl almaz vurdumduymazlığın!
Silkelen, uyan ve kendine gel!
Yazık etme.. yazık etme.. yazık etme!
Zira sen, yolcusun ve yolculuktasın!
Öyleyse aşk dönemecine dön. Dön ki aşka düşen yola da düşüyor. Farkına var, şu gizemli şu sır dolu imtihan yolculuğunun.
İç yolculuğunla yola çık. Tek başına ve cesurca. Sebebi bıkkınlık ya da kırgınlık olmadan… Hiçbir beklentiye girmeden!
Daha iyi okuyabilmen için içini, kendini kendine sor. Kendin sorgula kendini!
“Oku!” derken yüce Kitap, seni anlatıyordu oysa. Sen kendini okuyunca kitabı da anlayacaktın aslında. Ne kendini okuyabildin ne kitabı ne de iç yolculuğuna çıktın…
Yazık ettin kendine.. Etme!
Ego bataklığında ve cehalet ziftine saplanıp durma!
Uçsuz bucaksız çöllerde yolunu kaybetmiş bir kum tanesinden farksız değilsin! Ya da güz rüzgârına kapılmış sarı bir yapraktan…
“Ne arıyorum ben burada?” diye kaç kez sordun kendine?
A gafil, ne aradığını bilmeden mi yoksa düştün sen bu yola! Bu yol ki başı belli sonu bol soru işaretli…
Azla yetinmeyi bilmelisin, bu yolculukta. Yol için yükün ne kadar az olursa yolculuk da o kadar kolay olur unutma.
Ezel gizli ve kabir kapısı ardına kadar açık!
Zaman, hem dost hem de düşman…
Sabır, azığın..
Tek kuralın olmalı; “Nefsini bilen Rabbini bilir!”
Ey yolcu, yolculuğun sonunda elde edeceğin ödül ya da ceza mükâfatındır! Bu uğurda ödediğin bedelindir. Öyle bir yolculuk yap ki bu yolculuk, yeniden dirilişin olsun senin!
Sabır, azim ve tevazu ile varacağın menzile bizim de selamımızı ilet, olur mu?