İyi Bir Soru Sorabildin mi? / Ali Özkanlı
Öğrencilerimizin aileden göremediği ilgiyi, sevgiyi ve şefkati bizden beklediğini unutmayalım. Öğrencimiz bizim dikkatimizi çekmek için olumsuz davranışlara yönelebilir. Onlara karşı içten, samimi bir şekilde gülümsememiz, sıcak bir bakışımız, hal ve hatır sormamız onu kazanmamız için yetebilir. Herhalde bunlar bir öğretmen için zor olmasa gerek.
İnsanların birbirlerine güven duyması çok önemlidir. Bu duygu kalpten kalbe geçer. Sözle, yalvarmakla güven oluşmaz, ancak güzel davranışlarımız güven sağlar. Birbirimizi anlamamız gerekir. İletişimsizlik insanı rahatsız eder, anlamak ve anlaşılmak huzur ve mutluluk verir. Anlaşılmamak ruhu karartır, şüphe ve tedirginlik uyandırır. İnsanlar birbirlerine yardım ederse, paylaşmayı bilirse, sadece kendini değil, başkalarını da düşünürse hayatı dolu dolu yaşar. İyilik yapan iyilik bulur. Dostluk eken dostluk bulur, kin eken kin bulur.
Başarısızlık sadece öğrencinin yetersizliğinden, dersin zor olduğundan, öğretmenin iyi anlatamadığından kaynaklanmaz. Anlatma ve anlama yönteminden de kaynaklanır. Başaramadığımız zaman üzülmek bize hiçbir şey kazandırmaz. Üzülmek yerine yaptıklarımızla sevinmeyi öğrensek herhalde çok daha mutlu oluruz. Bazı öğretmenler öğrencilerini bazı anne-babalar da çocuklarını çok sevdikleri halde, bazı geleneklerin etkisi altında kalarak sevgilerini gizli tutup pek göstermezler. Yani sevgi konusunda cimridirler.
Gerek öğretmenlerimizin gerek anne ve babamızın bir tek davranışıyla onları değerlendirmemiz doğru olmaz. Öğretmenimizin, anne-babamızın psikolojisi her zaman aynı değildir. Öğretmenler, anne-babalar bazen de sevgisini nasıl göstereceğini bilemez. Onlar da çevreden etkilenmektedir, görüp duydukları, gördükleri olumsuzluklardan çekinerek çocukları korumak için aşırı bir titizlik gösterirler. Hiçbir öğretmen ve anne-baba çocuğun kötü olmasını istemez. Ancak çocuğa iyilik yapayım derken, istemeden kötülüğüne sebep olabilir.
Çocuklar bizim çiçeklerimizdir. Tüm dünyayı çiçeklerden oluşan bir bahçeye çevirmeye ne dersiniz? Öğretmen olarak her çiçeği kendi renginde açan bir çiçek olarak görüp ona göre davranmalıyız. Öğrencilerin bazıları bilgiyi bilgi olduğu için değil, öğretmen tarafından takdir edilmek, öğretmenin gözüne girmek, ondan aferin almak için iyi öğrenci olmaya çalışır. Öğretmen çocukların gözlerinde gördüğü ışıltıya bir şeyi anladıklarında yüzlerindeki ifadeye önem vermelidir. Onları desteklemeli, cesaretlendirmelidir.
Öğretmen meslektaşlarına öğretmenliğin önemini anlamalarını ve öğrencilerini geliştirmek için kendilerini öğrencilerine adamalarını istemelidir. Öğretmen okyanus gibi tüm çocukları içine alabilecek bitmez tükenmez bir sevgi kaynağına sahip olmalıdır. Öğretmen sorumluluk duygusu gelişmiş bir kişiliktir. Mesleğinden, öğrencisinden, hayat şartlarından, zorluklardan şikâyet etmek yerine, yapacağı şeylere karar verip, onları uygulamak zorundadır.
Herkes sorumluluğu birbirinin üzerine atıyor. Üniversite hocası öğrencinin sorunlarının kaynağını lisedeki eğitime, lise öğretmeni ilköğretimdeki eğitim eksikliğine, ilköğretim öğretmeni de aileyi sorumlu tutuyor. Aile de bütün suçun sistemde olduğunu söyleyerek, herkes topu birbirine atarak sorumluluktan kaçıyorlar. Sorumlulukla özgürlük beraber gitmelidir. Özgürlüğün olmadığı yerde sorumluluk, sorumluluğun olmadığı yerde özgürlükte olmaz. Öğrencilere kendi düşüncelerini söyleme ve uygulama şansı tanınmazsa, öğrenciler gelişemez.
Nobel ödüllü fizyoloji profesörü Vernon başarısının altındaki sebebi şöyle açıklıyor. “Başkalarının sormadığı soruları sordum ve sormaya devam ettim, öğrenciliğimde herkesin annesi çocuğuna, öğretmenin sorusuna iyi cevap verebildin mi? diye sorarken annem bana; “Bugün öğretmenine iyi bir soru sorabildin mi?” derdi diyor. En iyi öğrenme yolunun soru sormaktan geçtiğini unutmayalım.