Allahüekber Dağları ve Şehitleri / Cihangir Boz
Temmuz ayında Allahüekber dağı zirvesinin bulunduğu yaylada dünyaya gelmişim. Şehitlerin kucağında onların manevi alkışları arasında, taş yığını duvar ve toprak örtülü bir yayla evinde anlayacağınız.
Bundan dolayıdır ki her yıl düzenlenen SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİNİ ANMA PROGMALARI’nı , doğum günümü kutlama programı gibi algılarım.
Çünkü bu harekatta şehit düşenler tam da benim doğduğum yerde yatıyorlar. Gözlerim ilk olarak onların gördüğünü görmüş. Mesala yaylamızın hemen yanından minik dereyi, biraz doğusundaki koca koca kayaları, az güneyindeki kağnı yolunu görmüşüz. Ayazın hüküm sürdüğü bulutsuz gecelerde kutup yıldızını ben kundakta annemin kucağında, onlar şehadet yataklarında seyretmişiz. Güneşin doğuşunun aynı ufuktan seyretmişiz.
Ama ŞEHİTLER ölmez ya ben onlarla birlikte ve onların torunu olarak çocukluğumu geçirmişim. Onlar benden önce, daha sonra da benle birlikte bu tepelerde yaşamışız. Evelik otlarını yalayıp ıslık çalan rüzgarları işitmişiz. Geceleyin yüksek rakımlı dağların soğuk sulu gözelerinden gelen kurt ulumalarını; ben korkup annemin kucağına sıkıca sarılarak, onlar bana sevgi dolu gülücüklerle dinlemişiz.
Kuşluk vakti yaylanın düzünü dolduran ineklerin memelerinden şehit kokan sütten içerek büyümüşüm. Gelinciklerin al renkleri onlara al bayrak, bana hediye oyuncak olmuş. Lalerin kokusu onlara cennet bana dünya kokusu olmuş. Beraber koklamışız reyhan kokularını dünya ahiret demeden.
Emeklerken onların düştüğü toprağa düşmüşüm. Onların canını yakan şu ısırganlar benim de canımı yakmış. Biz koyun koyuna yaşamışız. Onlar bana dede ben onlara torun olarak…
Onların tam tekmil ümmet olduklarına Mevla şahittir. Son nefeslerinde tekbir getirdiklerine de Şu koca dağ şahittir. Başını duman boran kaplayan şu yüksek dağ, önce duyduklarını kendine yormuştur. Hani adı Allahüekber ya, getirilen tekbirleri bana sesleniyorlar zannına kapılmış başta. Sonradan imanlı yüreklerin şehadet şerbetini içerlerken yaradana seslendiklerini anlamış. Önce biraz yüreği burkulmuş ama nihayetinde o da kabullenmiş. Büyük bir onurla doksan bin şehide yatak yorgan olmuş.
Ben ve şehitler bir şeye çok üzülürüz. Şehitlerin yarısından fazlası Allahüekber dağındayken, şehitleri ananlar taa Sarıkamış’ın düzünde ne ararlar anlamayız. Aslında o kadar zor değil Allahüekber eteklerine gelmek. İçimizden kurtulanlara kucak açan Başköy, Beyköy ve Sarıgün köylerine gelemezler mi? Hele Beyköy’de, asıl anmalar orada olmalı. Bu köy halkı köye ulaşabilen askerlere yoksul varlıklarını paylaşmış. Ekmeklerini paylaşmış, elde avuçta kalmayınca un ve sudan herle yapıp can Mehmetlere içirmişler.
Ha bir de bu günkü yürüyüşte (6 Ocak 2019) bozkurt işareti yapan kardeşlerimiz bizi üzdü. Zira biz sadece Türk değildik. Biz; Kürt, Laz, Çerkez, Arap kısaca ümmettik. Biz donduğumuzda O’nun kendine sembol ettiği kurtlar kanımızla karınlarını doyurma çabasındaydılar. Dahası içimize nifak koymanın ilk işaretidir bu işaret. Mesela bu işareti yapan kardeşimiz velev ki Peygamber (SAV) döneminde yaşasaydı Hz Bilal’in ezanına da karşı çıkardı. Yahudilerin büyük oyunlarına küçük kukla olmamak dileğiyle…
Saygılarımla.
IĞDIR
harika bir yazı emeğinize kaleminize sağlık.
Yüreğine ellerine sağlık güzel babam ❤