Varım Dedikçe Yoksun / Ayşe Rahşan Gürel
“Olgunluk nedir?” dedi genç adam; dostunun ağaran saçlarına, huzur dolu gözlerine bakarak…
Yaşlı adam gülümsedi:
“Gençken bilmezsin ve bundan utanırsın evlat. Yaş ilerledikçe öğrenmenin, hayatın vazgeçilmez bir parçası olduğunu anlarsın. Acılar kalkar. Yerine “öğrenme fırsatı” olarak değerlendirdiğin tatlı deneyimler gelir. Ve sen bilmemekten utanmazsın artık…
Dağlar unufak olur ve sen bir kum tanesi olmanın zevkine varırsın…” dedi delikanlının heykel gibi keskin yüz hatlarına ve kendinden emin tavrına bakarak…
Delikanlı da gülümsemişti.
Kum tanesine dönen dağların ne olduğunu anlamıştı.
“Varım” dediği ne varsa geçti bir film şeridi gibi gözlerinin önünden.
“Varım dedikçe yoksun, yokum dedikçe varsın”
Konu yine bilge dostunun o hep tekrarladığı manşet cümleye gelmişti.
Ardından da şu ayeti okurdu hep:
“Eyahsebu en len yakdire aleyhi ehad”
(İnsan kendine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?..)
İçinden bir taş parçası kopup gitmiş gibi hissetti ayeti hatırlayınca.
Ürpermişti.
“Varım dedikçe yokum, yokum dedikçe varım” diye söylendi genç adam belli belirsiz bir sesle…
Bazen anlamak için anlamış bir çift nazarın yüreğine değmesi yetiyordu.
Gittikçe hayatı daha çok “anlamlandırıyor”du.
Bundan büyük servet ne olabilirdi ki?..