DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Sınıklığın Doğası Üzerine / Ayşe Rahşan Gürel

 “Cihân bâğında ey bülbül budur maksûd-ı ins ü cin
Ne kimse senden incinsin ne sen kimseden incin”

Mahmut Sami Ramazanoğlu Hazretleri bu beyti çok severmiş. Bunu okuduktan sonra da şu mısraı eklermiş.

“Kemâlde noksan imiş incinen incitenden”
Derler ki: Bir kişiye “şuyun şöyle” dediği işitilmemiş.
Biri hakkında su-i kelâm edilse: “Ben onun şöyle iyi halini bilirim” dermiş…
Büyüklerin hâli de halin büyüğü oluyor.
Kuddise esrarahul-aziz…

İncitmemek, incinmemek…
Lakin illa bir kırıklık olacaksa, kırılan kol benim olsun diyebilmek…
Yen içinde kalsın büyüklüğünü gösterebilmek…
Hüzünler Sultanı’nın buyurduğu gibi:

“Aldatan olacağıma, aldanan olayım” şanlı seçkisine aday olabilmek…

Niye kırılır insan?
Kendi kırıklığını karşıda seyrettiği için.
Kırıklar, dökükler içindedir zira.
Kime kırılır insan?
En sevdiğine, canından bir parça gördüğüne.
Aslında kendine kırılır insan.

Ve insan en çok da kendini aynasında seyrettiği insanı sever.
Önce kusurlarını, zaaflarını, acziyetini…
Sonra… sabredebilirse, kendi güzelliğini, kudretini temâşâ ettiği canı sever.
Sonra, şöyle geçirir içinden:

“Gerçi canandan dil-i şeyda için kâm isterem
Sorsa Cânân bilmezem kâm-ı dil-i şeydâ nedir?

Niye?
Çünkü iki can birleşmiş yek-vücûd olmuştur.
“Sende gördüğüm karanlık, bana ait ey can”
Dediğinde, onda en ışıltılı yanını seyretmeye hak kazanırsın.
Ve büyük ödüllü yarışma biter.
Ne sen kalırsın, ne o.
Sadece O!..
Bir salâ işitilir ardından:

 

“Salâdır ehl-i irfâna götürsün cânı kurbâne
Bugün başını merdâne, koyan gelsin bu meydâna….”

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 23 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları