Kıssadan Hisse / Hayriye Toç
Dünyada her ne oluyorsa bizim hayrımıza olur.
Bazen olayların geliş şekli bize şer gibi görünebilir, bizi zorlayabilir.
Akışta olmak, akışta kalmak olan her şeyi alıp kabul etmek, bunun bana öğretileri nelerdir diyebilmek bizi daima hayra, olumluya, mutluluğa götürür.
Buna en güzel örnek Hızır ve Hz. Musa (as) Kıssasıdır.
Hz. Musa(as) Peygamber akıl temsilidir, Hızır ilahi destek, güç, yardım temsilidir.
Dünyayı sadece akıl ve mantık ile algılayan insan Musa mertebesindedir.
Tıpkı Musa(as) Peygambere “Senden daha âlim kimse var mı?” diye sorulduğunda “Ben böyle birini bilmiyorum” demesi gibi bizler de aklımızın bilgimizin mantığımızın dışındaki şeyleri var sayamıyoruz…
“Bilmiyorum” dediğinde Musa(as), çantasına tuzlanmış ölü balık koyup ve canlanıp denize atladığı iki denizin birleştiği yere gitmesi emredildi…
Tuzlanmış ölü balık doğduğumuz zamanki saf dünya halini, canlanıp denize atlaması dünya heva ve heveslerimizin arttığı zamanı, iki denizin birleştiği yer de Rabbin Celal ve Cemal sıfatlarıyla bizi imtihan etmesini temsil eder…
Yani akıl ne zaman dünyalık heveslere dalıp insan özünü unutsa, imtihan ya zordan(Celalden) ya da güzellikten (Cemalden) gelir. İşte tam o anda Hızır yetişir…
Hz. Musa(as): “Bana Allah tarafından bildirilen, insanların en âlimi sen misin?” diye sorunca. Hızır: “Ya Musa! Allah bana bir ilim vermiştir, o sende yoktur. Sana da bir ilim vermiştir, o da bende yoktur.” dedi…
Akıl ve mantık dünyada yaşamamız için şarttır ama özümüzü bilmemiz için bunun daha üstünde bir teslimiyetle ilahi gücün kalbimizde yeşermesine izin vermemiz gerekir…
Musa(as) “sendeki ilmi bana da öğret” dedi… Tıpkı Peygamberin miraçta Sidre-i Müntaha’ya kadar yükseldiğinde akıl olan Cebrail(as)’in buradan öteye ben geçemem yanarım sen kendin gideceksin demesi gibi Hızır da “Sen buna dayanamazsın iç yüzünü bilmediğine sabredemezsin” dedi…
Ama Musa(as) (akıl) ille de istedi… Gel dedi Hızır, gel ama soru sorma…
Gemiye bindiler Hızır gemiyi deldi, Musa(as) şaşkın söylendi…
Yolda bir çocuk gördüler Hızır çocuğu öldürdü, yürüdüler bir köye varınca yemek istediler kimse vermedi. Hızır köyün yıkılan duvarını tamir etti…
Musa(as) (akıl), şaşkın olayları yargılar sorgular ve kınarken Hızır gel dedi sana anlatıyım…
Gemiyi deldim çünkü gemi denizde çalışan yoksul insanlarındı ve arkalarından sağlam gemilere el koyan korsanlar geliyordu, onların ekmek kapıları kapanmasın diye gemilerini deldim…
Çocuğu öldürdüm, çünkü büyüdüğünde anne babasına zorbalık yapacak, kötü biri olacaktı…
Bize ekmek vermedikleri halde duvarlarını tamir ettim çünkü o duvar köyün iki yetimine aitti ve altında onlara ait hazine vardı, büyüyüp güç sahibi olunca yıkıp hazineyi bulsunlar kimseye muhtaç olmasınlar diye duvarı tamir ettim…
Bir öğretinin en sevdiğim cümlesini paylaşmak istiyorum aslında hayatı algılama biçimimizin de en özet hali:
“Her şey göründüğünün tersidir, hiçbir şey göründüğünün tersi değildir.”
Sevgiler…