Gecikmiş Arzular / Hanife Coş Albayrak

düşer sol kanadımdan kardelen çiçeği
bu yüzden ayaza karşı direnişim
kurumuş bir yaprağın gövdesinde
kaç gece sabahlayabilirim
kendimi savunuşum
bedence tutuklu kalışım
geçmişte müdahale edemediğim
olgulardan ibaret
şimdi oldukça hızlı hareket ediyorum
evvel öncesi
gerçekleşmesi mümkün olmayan
imrendiğim arzularım var
girdap tellerinden teker teker
topladım hepsini
çetin bir sabah vakti ayıkladım
pençelerinden tutundum hayatın
seher vakti penceremi açar gibi
kol kanat gerdim onlara
kaçırmayacağım avuçlarımdan
ve öylece sımsıkı tutmak
benim gölgem bana yetiyordu
zincir vurulmasaydı halkalarıma
karşıma çıkan her nefes
kendi yitikliğini savurdu bana
bir sabah gözlerimi açıp
yüzümü okşadığımda
ayna’dan gördüm gecikmişliğimi
kaybolan zaman
bana neyi geri getirebilir ki
yaşadıkça ufkum da birikiyor
beyaz düşler
çocukluğumdan bana kalan son yadigâr
yetişkin bir gencin dilinden süzülen
saf ve anlam yüklü
özneler kadar umutluyum
bu alem de kendimce bir yere sahibim
ve ben orkide çiçeklerine
organik bahçelerine
yaşını almış orman iklimine
bereket çiçeği açmaya geldim
bir çare yosun tutmuş insanlığa
gün geçtikçe kaybolan katmanlı
yaralarım var
eskiden kalma bin derde deva merhemim var
sabrım çok derinlerde
isyanı düşünmedim, etmedim ahuzar
ümidim açık buldukça yükselir
gök boşluğuna kadar
yaşayan ruhların sorumsuzluğundan
haberdar değilim
ben kendi niyetlerimin filizlenmesiyim
etrafımda olup bitenlerden bağımsız
kurak bir dünyada
olumlu bir eylem gerçekleştirmeye talibim
asılsız tutanaksız
hiçbir dayanağı olmayan
kuru hikâyelere sağır ve dilsizim
kendi yurtsuzluğumdan
bir yer üretiyorum
tüketiyorum yok oluşları
tekrar benimle fışkıracak
zararsızlık kıskaçları
sabitsizlik olduğu yerde kalacak
ruhumu teslim ettiğim an
göğün ikiye yarıldığı işrak zamanı
kızıl toprak canlanacak
o an gözleri kamaşacak ay vakti’nin
deniz fener’inin son yansıması rıhtımda
sahiller sürüklüyor beni
derin ve çetin pusulara
dümeni bozuk yelkenlerin
paslanmış sesleri
hangi ağa takıldım bu okyanusta
bir buzul gibi
kıtalarım paramparça
kar kristalleri toparlayamıyor beni
gölgem buz tutmuş
yönümü nereye savursam
kelepçeleniyor her halim
ve titriyorum en sıcak yaz akşamlarında
•••