“Tatlı Bir Huzur Var Kalamışta” / Asuman Oğuz
Bu sabah içimde dayanılmaz bir huzursuzluk vardı nedense sabahtan beri dilimde o muhteşem şarkı sözler Behçet Kemal Çağlar ve müziğini Üstad Münir Nurettin Selçuk’un yaptığı o güzel şarkı..
“Yok başka yerin lutfu ne yazdan ne de kıştan
Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamıştan… Ah Kalamıştan…”
Hava çok güzel pırıl pırıl bir temmuz sabahı aldım başımı gidiyorum huzura ..Kalamış’a ..
İstanbul’un en güzide semtelerinden olan Kalamış’ın Fenerbahçe Mahallesine bağlı olduğunu duymuştum.. daha önce bir kaç kez gittiğim bu semte nedense bugün yine gitmek istedim ..
Otobüs durağına yürürken dedim ki; ‘Sen şimdi huzursuzluğunu alıp gidiyorsun huzura erkmek için öyle mi? Umuyorum bir nefes huzur bulurum delirmiş bu dünyada…’
Nasıl huzur olsun her gün gelen şehit haberleri, savaştan kaçıp memleketime sığınan mülteciler ve onların inanılmaz yaşam öyküleri ve küresel boyutta insanlara yapılan zulümler, terör, kadın cinayetleri vs vs.. uzayıp giden bu iç açıcıcı olmayan liste her gün ama her gün Tv’lerde gazetelerde okuyoruz biliyoruz. Sonra kişisel yaşam mücadelelerimiz, koşturmacalarımız hayata tutunmak için sarfettiğimiz performanslar geçim derdimiz, hastalıklar ve her gün kutudan çıkan süpriz gibi vicdanlarını cüzdan ile değiştiren iki yüzlü riyakar insanlar. Gel de mutlu ol bakalım …
Fenerbahçe parkında indim, iner inmez yüzümü ilk güldüren kediler oldu. “Heyoo! Merhaba canlar!” Hepsi bir sırnaşık, bir güzel yavrula anneleriyle oyunda..
Şöyle bir etrafa göz attım. Kimi sabah mahmurluğunu tam atamadan öğlene doğru yükselen gün ışığı ile keyif yapıyor kimi de bir kaç masanın etrafında toplanmış, hanımlar, çoluk çocuk gelmişler kahvaltı yapıyor. Hatta çaylar içilmiş kahvaltı yapılmış ve çekirdek çıtlayarak laflıyorlar. Tabii ki de çekirdeklerin çöpleri yerlereee.. Ya kardeşim çöpünü bir poşete koysan sonra da çöp kutularına atsan ne olacak çok basit bir eylem sana beyin ameliyatı yap demiyoruz.. sana Kurbağalı Dere’yi temizle demiyoruz.. Allahım yarabbimm ööfff..
‘Terket burayı terket gülüm, bu manzara seni bozar!’ dedim ve bir kedi yavrusunu aldım dizlerimin üzerine sevmeye başladım bir kenarda.
Fenerbahçe parkında epeyce oturamadım, çevreye verilen zarar ziyanı gördükçe içim ezildi… Oysa ne güzel bir yerdir. Etrafta atılmış bir kaç pet şişeyi aldım kenara koydum. Hayır çevreci olmanıza gerek yok çöpünüzü etrafa savurmayın yeterrr… Biz halen neden temiz bir çevre oluşturmayı başaramadık? Oysa ne basitti bunun cevabı.. herkes kapısının önünü temizleyecekti o kadar…
Fenrebahçe’den Kalamış’a doğru yürürken çevre düzenlenmesi yapılan yerleri gördükçe azıcık teselli bulup yola öyle koyuldum.. Kalamışta ilk gördüğüm cafede oturdum çok yorulmuştum. Hem bedenen hem zihnen kafamda deli sorular.. ‘Ya atılır mıydı o mısır koçanları, çekirdek kabukları yerlere!‘’
Tesadüf cafe hemen marinaların dibinde. Eski tahta köprünün yerinde yeller esiyor .. şimdi marina olmuş gelsin yelkenliler, yatlar ..
Garson servise gelene kadar bir nefes aldım gözlerimi kapadım ve denizi içime çekmeye çalıştım iyot kokusu geliyordu cidden..
Siparişlerimi verdim hemen masanın altında bir kedi ayaklarıma sarıldı, içimden değil sesli sesli dedim ‘Siparişler gelsin senin de rızkın gelir, uslu dur bakiim’ diyerek başını okşadım.. Kediler ne güzel ne akıllı canlardır. Anladı ses tonumdan ve büzülerek beklmeye başladı. Bir şeyler atıştırdıktan sonra sevgili kedimle birlikte, olaya karga ve martı kardeşler de dahil oldu. Haliylee birbirlerinden korkarak ama gayet anlayışla yemek sırasını bekliyorlardı… Ey canını yediğim güzel hayvanlar ne güzel anlaşıyorsunuz hislerinizle…
Ben bu alemi seyre dalarken, martı karga ve kedileri bile ürküten bir sesle irkildim. Az ötedeki masada bir çiftten gelen sesti.. Kulağımda kalanlar ‘’Sana ben evdeyken telefon etme demedim mi? ‘’Ya hanım görseydi duysaydı? Çocuklar dinleseydi ne olurdu halim?” diye bağırıyordu erkeksi bir ses. O ses kadınının suratına okkalı şamar gibi indi resmen. Yahu neler oluyor dedim bu eşi değil mi? İster istemez insan merak ediyor o güzelim manzarada dinginliğin dibe vurması gereken yerde huzurda Kalamışta o ses tüm güzellikleri yok etti diyebilirim…
Etrafın bakışları ve garsonun nazikçe ikazından sonra ses kesildi. Oldukça genç ve bakımlı hanım başını önüne eğerek sanırım ağlıyordu. Duygusal şiddet uygulayan beyefendi ise denize dalgın dalgın bakarak nasıl bu işten nasıl sıyrılabilirimin derdindeydi sanki. Hemen sabah dilime dolanan o şarkının diğer sözleri aklıma geldi:
“Yok zerre teselli ne gülüşten ne bakıştan
Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamıştan
Ah Kalamıştan…”
Sahi huzur neydi? O an yaşanılan şey mi? Gürültüden kaçmak mı? Umutlanmak mı? Sevmek mi? Ayrılmak mı? Hastalıktan sonra iyileşip sevinmek mi? Temiz çevre mi? Sessiz sakin hayat mı? Zenginlik mi? Barış dolu bir dünya mı? Aynı yerkürede birlikte yaşadığımız dilsiz şahitlerimiz olan sevimli dostlarımız hayvanlar mı? Anne ve babaya olan sevgi ve saygı mı? Uzak diyarlarda insanlık için yapılan icatlar mı? Adil olmak mı? Beklentilerimizin az olması mı? Hiç tanımadığımız bir insana dua etmek mi? Hiç tanımadığımız bir bebeğe merhamet mi? Ve daha sayamadığım ahlaki bir sürrü konsept mi? Yoksa bunların hepsi mi?
Huzur bizdik, içimizdi.. Vicdanımızdı, ahlakımızdı. İçtiğimiz bir bardak çay, belki de aldığımız her nefes huzurdu. Huzur, bence, bir topacı ipe sarıp çevirmektir ellerimizle..
Huzur insan eliyle kirletilmiş güzelliklerine, karşılıklı saygı ve sevginin azaldığı bir dünyada, bir akbil biletimle ulaştığım Kalamış’tı.
Huzurla kalın güzel insanlar…
15.07.2016 – Maltepe
o kadar içten bir yazı olmuş ki orda hissettim kendimi.yıllardır gitmediğim Kalamışı yeniden yaşadım.eelerine kalemine sağlık.İçinde bulunduğumuz sıkıntılı günlerimize umut aşıladın.
İstanbul’u yeniden senin gözünle yeniden yaşamak harika,yazmaya devam…
Huzur ve mutluluk kolay ama zor elde ediyoruz. Kolay tanıyoruz . Zor uygulayamıyoruz.
Çok güzel duygular yüreğine gönlüne sağlık insanın şimdi orda olma isteği yarattı bende teşekkürler
Bu güzel yazıyı okuduktan sonra Kalamış’ta pervasızca yürümek ve “Bir Tatlı Huzur Almaya Geldim” dizelerini mırıldanarak etrafı seyretmek istedim. İstanbul’da olmadığım için şuan bu mümkün değil ama Ankara sokaklarında pervasızca yürürken, sol yanımdaki buruk acıma bir nebze huzur serptin. Teşekkürler…
Ne kadar da samimi bir dil. Sanki sizinle oralardaydım..