DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Hasretin Dili: Gözlerin / Merve Akyel


Uzun sessiz gecelerin birinde, henüz sabahı edecek güçle ayakta duran gözlerimin, koyu karanlığında yazıyorum bunları sana. Bu his ki asla anlatılmayacak bir duygunun tezahürü… Sana âşık olmak apaçık en büyük delilik.  Anlamıyorum şu evren her anında seni bana hatırlatmak için neden bu kadar gayret içinde? Seni bana getirmenin yollarını buldurmak varken niye her intihar sonrası tekrar diriltmek için bir şans daha veriyor bana. Madem olmayacaktın, bu kalple derdin ne? Neden sonbahar da çıplak kalırken ağaçlar, benim gönlümde çiçekler meyveye durdu bu kadar söyle!

 Aramızdaki mesafenin yalnızca satır aralarında bırakılan boşluklardan ibaret olmasını dilerdim. Kim koydu zamansız ayrılığı aramıza. Gittiğinden beri sessizlik iyice sessizleşti. Varacağım yollar uzadı. Bir ağırlık çöktü üstüme. Aklım bir garip gözlerinin içindeki o küçük çocukta hala. Ellerimi uzatsam sanki hemen şurada. Başını alıp omzuma yaslasam, üşümüş ellerini avuç içimde ısıtarak öpsem, titreyen parmaklarının alsam soğukluğunu. Gözlerine bir tebessüm yayılsa tam o anda. Başını alıp usulca dizime bırakmış olsan. Ellerim saçlarında gezinirken yüzünü uzun uzun seyretsem. Güneşin son ışıkları da geceye teslim ettiğin de kendini, yorgun bedenini dizlerimde hissetsem. Sonrası gece ve senle baş başa…

Seni deli gibi özlemek dışında beynimde zuhur eden başka bir olay yok. Hayat zaten bundan ibaret değil midir? Olaylar ve yaşanılan örgüler. Gelenler gidenler, Kayıplar kazançlar,  bizden eksilenler ve bizi biz yapanlar. Sen hangi olay örgüsünün neresindesin? Gelen, giden… Kayıp, kazanç… Eksilen ya da var eden… Hangisi? Hangisisin ömür penceremde? Hakkımızda cevabını bilmediğimiz ne kadar çok şey var. Buna rağmen ne aklım ne de ruhum başka bir ismi sayıklamıyor dilinde. Gün adının zikriyle başlayıp, gecenin sessizliğinde saatin tik tak seslerini bir ritme dönüştürüp birkaç resim karesiyle öylece duruyor aklımda. Bir avuntu dondurulmuş zamanın kıyısında sana hasretle bakan gözlerimde.

Bir ayrıntı iç sesimin sürekli tekrar edip bağışladığı “Can bedenden çıkmadıkça, umudun devam etmeli…” tutunup minnetle azat olmayı bekliyorum bu yankıya ya da hepten teslim olmaya. Geleceğin vakit hüznüm alabildiğine gökkuşağına dönüşecek biliyorum. Takvimler ve saatler unutacak yine kendini. Sahi hatırlamıyorum zaman hangi gün neden terk etti bizi? Bir az önce denizin dalgasına seni anlattım. Güneş ufukta toparlanmış gitmeye niyetliyken kızıllığı denizin üzerine serilmişti. Bir kızıl saçlı kız sanki hırçın bir yanını denize bırakmıştı bugün. Dalgalar çekilirken uzakta bir yerde seni gördüm. Koştum dalgaların üzerine. Boyumu aşan suya inat ruhuma kadar ıslandım. Az sonra dalgaların arasında belirdi yüzün. Yine aynıydın. Kolum kanadım kırıldı sandım. Ama inanmak istiyor kalbim güneşin bir sabah seninle doğacağına. İnanıyor mu ellerin ellerimle buluşacağı vaktin geleceğine? Biliyor musun? Masamdaki güller solmamak için direnmekte. Tüm bunları at bir kenara gözlerin sayıklıyor mu gözlerimi hala?

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 10 eseri bulunmaktadır.