Ben O Değilim / Havva Kalaycı
Hangi zamandan kalmaydı zihnimde hayat bulan güneşin donuk buzdan ışığıyla buğulanmış bu manzara?
Ve o manzaradan bir mezarı okşar gibi dalga, dalga ölüm karanlıklarının dokunduğu o sima?
Ve ben acıyarak mı baktım gördüklerime?
Derin kırılmışlıklardaki o acı kamaşma. Yaşanmayan ne? Bir şeyler olup biterken yaşayıp giden, eksilen kim?
Zamanın silip süpüremedikleri: o halde, ağartısı seçilebilen bir karaltıdan yağan sızı serpintileri. Serpiştirirken, oradayken: orada değil miydi? Sızısını duyabilmek! Duyumsamak…
Çok yabancı gibi ama değil. Çok bildik bir yavanlık. Hep bir eksiltiliş, hep bir eksiltili. Eksiltmek. Daha o zamandan. Belki ilk gidişlerin başlangıcı ora. Örtbas edilmiş pek çok şeyin. Pek çok şeylerin…
O ben değil! Ben, o ben değilim. Ötede. Az ötede. Otelin penceresinden gözüken sislerin bürüdüğü kirli sokağın boş parıltılarında: sınırsız, uçsuz bucaksız bir iç görüşle kendime rastlıyorum.
Geçmişin toplu tahliyesi gibi bir telefon ahizesi ve yaprak düşüşleri var aklımda. Şaşkın bir meczup gezdiriyorum hafızamda.
Her sabah çocukluğumdan kalan bir uykuyu dağlardan süpürüp dönerken belki hala evimin yolunu karıştırıyorum ama kendime giden yolu artık biliyorum. Yorulduğunda gidip teselli edebiliyorum. Ben, o ben değilim…