Kadındı Kara Duvağın Sahibesi / Gülüm Çamlısoy
Acıların güzergâhında, hedefin indi seyri unutulmuş yürek haritasında…
Şimdilerimi böldüğüm; dünümü gömmeyi beceremediğim ve yerli yersiz içimin denklemlerine tevekkül gözüyle, basireti bağlanmış bir cümle kadar bile değilken değerim.
Rütbemi çaldırdım dün gece belli ki soytarı bir sitemi hak bildiler.
Görülmezliğimin şeceresinde, gözü olmayan bir maskeyi de şerh düştüler zamana.
Soyutlandığım alfabeden bir harf çaldım ansızın ki lakayt bir imleç bile olmayı beceremediğim insanlık tarihinde, uyutulmayı pek bir sevmişim belli ki.
Uyudum ve uyudum ve uyanmamayı diledim.
Diri hücrelerimi kurban ettim zamana belli ki şevkindeyim acının: dediler ki; sensin acının kurbanı ve dedim ki; acılarımla büyüyorum ben.
Zaman uyudu.
Su uyudu.
Düşman da mı uyudu?
Bir ben uyanmadım.
Lal heceler cirit atarken başucumda, oltama takılan hangi sazan imge ise görücüye çıktım eşref saatimi unuttuğum bir zaman dilimine denk düşmüşken yine gecenin aymazı; yine çıkmazın kastı belli ki; ölümü reşit kılacaktım geceden varmayı ertelediğim günün sabahı.
Bir kelamda ısrarcıydım.
Bir selamda direttim insanlığımı ve sonramı sundum zaman denen çizelgede ben bir saniye farkla insanlığımla öne çıkmayı dilediğim.
Sevdikçe çoğaldığımı sandım aslında çoğaldıkça ölüyordum ben.
Hep ben’den çıktım yola ve eremedim bize.
Sizli bizli öğeler kanat çırptı o ikircikli şarkılarda bir nameye aşina olduğum aslında nemalandığım duygularımı suiistimal eden insan ırkına kırgınlığımı boykot ederken yüreğin çeperine attığım insanlık tohumları.
Bir kadındı yanı başımda biten.
Gözlerinde mor boyalar.
Bir adamdı yine kadının elini tutan ve boykot ettiler yalnızlığımı.
Silahları kin idi ve kirli gölgeleri ise bir tantanadır gidiyordu.
Ölmeyi diledim bin kere.
Öldürmekti boynumun borcu yine biriken hüznü.
Kelamı sattı evren.
Evreni sattı insan.
İnsanı teğet geçti merhamet ne de olsa tekti merhametlilerin en merhametlisi.
Gizil bir sancıdan çıkıp da yola varmayı unuttuğum solumun sancılarında, sağ gösterip sol vuranlardan çektiğimi dillendiremedim insan pazarında.
Öykündüğüm ne idi ki?
Öldürüldüğüm pek mi elzemdi?
Kadındı kara duvağın sahibesi aslında ölü taklidi yapan seyri idi el âlemin sonrasını sergüzeşt bir yalınlıkta tehir eden.
Öncemi öldüremeden an’ımı ölü kıldılar oysaki İlahi Güç yine her şeyin tek hâkimi ve benliğimi bedelsizce bana ve evrene sunan.
Gönül gözümdeki torbacıkları aldırmadım ne de olsa geçmişin isi ve şişi saklı idi yine yanan gözlerimde, ben bir tortu ertesi, kulluğumu idame ettirip hazırlandığım diğer âlem.
Aşkın ilahı hangi şarkı mıydı da yüreğin sitemi sus payı bir söyleme kurban edilmişti.
Hakkımı savunamadım neticede ve bir-sıfır galip geldi insan yiyici zalimin baş tacı iblis ve müridi.
Hakka sığındım sığınalı, bir gölge misali debelendiler Hak yolunda lakin biliyordu mahremin içi ve dışı hangi sumaksa yine radara takılmış belli ki istihbarat sonucu yamalanmıştı insan ırkı yine iblisin kinine ve kirine layık bir sunumla, ben bir mevta dahi olmaktan aciz.
Sevdim seveli… çıkmıştım yola bir kez.
Sustum susalı pek bir elzemdi şu kalemi marifet bilip de iki satır karaladığım.
Bir Fatiha borcum vardı içimdeki ölüye derken bindikçe bindi nefsi o gaipten gelen ne ise ben bir başıma mücadele verdiğim.
Meleğime sordum.
Kayıptı.
Aşkıma rükû ettim.
Suskundu.
Derledim ve dertlendim.
Dermanı sadece O’nda saklıydı.
Anamın duasına sığındım ve sığındım… annem idi bu sefer benim dualarıma sığınan.
İki gözüm bin çeşme suladım yüreğimin tarhını ve acılarımla bağdaş kurduğum metaneti sonlandırmaya çalışırken bir kara gece ve bir kara ilah yine kötünün hükümdarlığında, ben hala, Allah diye inlerken.
Bir nevruz.
Bir bayram.
Bir cemre.
Gönlümü boca ettim.
Bu ne perhiz bu ne… demelerine mahal vermeden okuduğum ne ise okunmadık kelimeler zuhur etti ben kalemi her elime aldığımda.
Dualarına sığındım dostlarımın.
Annem idi bu sefer dualarıma sığınan.
Yaratan hep aşkla hep de hüzünle yıkamıştı madem ben mahremiyetimi savurdum derken matemime buyur ettim yine gıyabında söylenenlere duymazdan gelip.
Allah, dedikçe.
Ve O her ses verdiğinde, ben kulluğuma biat; bunca münafığın kinine inat sadece üfledim içimdeki tek heceyi yine kazam mübarek olsun, demezden evvel, satırlara boca ettiğim kalemin kanını alnıma sürüp öptüğüm kitaba layık bir kul olmayı ferman eyledim.
Acizliğimi gölgeleyen Pişekâr gölgelerden de medet ummadan.
Aslıma sirayet edip yutkunduğum her açmazı yine bir acı ile süsleyip sabrı katık ettiğim ve yine İlahi Aşkın nazarında ne idi ki telaşlandığımı görmezden gelip bir nokta dahi olmayı beceremezken.