Kabristanda Serviler / Hanifi Yılmaz
Şu yorgun ömrümüzden, her gün bir yaprak düşer
Üzülür âh ederek, hangi meçhule gider
Üşenmeden mezarcı, her an bir kabir deşer
Ten toprağa düşerken, seyreder şu serviler
Ömür fâni dünyada, her nasılsa bitecek
Önden ne göndermişsen, o karşına gelecek
Şu kabristan alemi, hiç bir ses vermeyecek
Seni saran kefeni, seyreder şu serviler
Nerde bilge olanlar, dünyaya yön verenler
Servet sâmân içinde, zevk ü safa sürenler
Marifet buldum sanıp, halden hale girenler
Karun gibi göçtüler, ibret eyler serviler
Nice yiğitler vardı, destan anlatır devran
Nice dilberler vardı, hüsnüne herkes hayran
Bir yandan bakışına, dizde kalmazdı derman
Çürür toprak altında, seyreder şu serviler
Şu karşıdaki adam, çok cömert bir zengindi
Şu mezarı heybetli, âlim fazıl bilgindi
Şu karı-koca âşık, birbirinin dengiydi
Mezarlar gül kaplamış, mest olur bu serviler
Şu çok küçük mezarlık, çocukken ölmüş erken
Bir otomobil çarpmış, hem karşıya geçerken
Şunu maganda vurmuş, balkonda çay içerken
Ansızın vade bitmiş, hayret eder serviler
Şu yan yana yatanlar, garip yiğit şüheda
Mukaddes vatan için, etti canları feda
Her gün üzerlerine, rahmet indirir Hüda
Yüce makamlarını, seyreder şu serviler
Ruhlar sanki bekliyor, mezarların başında
Hep Fatiha istenir, künyesiyle taşında
Ecel gelir can gider, herhangi bir yaşında
Ziyarete gelene, imrenir şu serviler
Şu dünyaya değmiyor, bir sıhhatli nefesin
Cihana sultan olsan, bir metrelik yerdesin
Kıyamete kadar hiç, inan, duyulmaz sesin
Bu ibretlik ahvali, fikreder şu serviler
Yılmaz âh etme sakın, gelenler bir bir göçer
Şu ecel şerbetini, nasibi olan içer
Ölüm vuslattır sana, can herşeyden vazgeçer
Hû Hû diye kabrinde, zikreder şu serviler
Hû Hû diye kabrinde, zikreder şu serviler
Kahramanmaraş