Sâdık Kumrular / Hanifi Yılmaz
Derbeder halimle çıktım bu sabah
Sessiz sessiz yağmurlarda ıslandım
Arabama saklandım keskin soğuktan
Sürdüm Pınarbaşı Çamlık yamaçlarına
Ahır Dağa baktım puslanan camdan
Üfleyerek ısıttım üşüyen ellerimi
Yağan yağmurların tınılarında
Damlaların şarkısını dinledim
Rast makamı ruhum kuşluk vaktinde
Bir çift kumru gördüm
Biri direkte diğeri telde
Yağmura soğuğa hiç aldırmadan
Alçak yamaçları seyre daldılar
Hâlâ Yusuf’u ararlar sanki
Uzunca bir tefekkürdü halleri
Sadece üç canlıyız gibi hissettim
Bu muhteşem sakin yamaçta
Yaratılışımızda ne de çok fark var
Onlar soğuk yağmurlu havada
Uyum sağlarken tüm mevsimlere Şaşılası hayret bizlere düşer
Sessiz seyrederken ben arabamda
Gönlüm bu sevdanın sihrinde gezer
Yağmurlar duş gibiydi yağarken
Gagaladılar her yanlarını
Temizlenerek yıkanıverdiler
Uçuverdiler ardıç ağacının
En yüksek tepesine
Yorulmuş gibi seyre daldılar
Yağmur çisil çisil devam ederken
Sabrı tevekkülü simgelediler
Aşka sadakatin örnekliğinde
Lisan-ı hâl ile bizden öndeler
Aşkın zirve halini seyrettim
Alkışladım beni hiç görmediler
Üç canlıydık sanki biz bu yamaçta
Yağmurun sesine saldım yalnızlığımı
Vuslatımı umudum da sakladım
Mazi sayfalarına bir daha daldım
Hicranı yaşadım kader sırrında
Kumrulara baktım baktım ağladım
Yaşlar düşerken yanaklarımdan
Çilekeş cânânıma sızlandım
Oysa biz ayrı dünyalarda
Izdırabın kumrularıydık
Bulutlara yükledim selamlarımı
Uzakta ki sultanıma götürsün
Muhteşem şu sâdık kumruların
Kıskanılası bu âşklarını
Aşka vuslat dolu şarkılarımı
Bir de devam eden dualarımı
Eskimeyen sevdamızı anlatsın
Geçse de yıllar hep hatırlasın
Ömür böyle geçti hep hatırlasın
Kahramanmaraş