Ölü Renkler Mevsimi / Mustafa Alagöz
‘sokak köpeklerinin durumu düzeltilmelidir’ der… oğuz atay
hava soğuk ve nemli, sokak en karanlık yerlerden başlayarak kendini yutuyor sonra da kaldırımın kenarına kusuyordu
her ilkbaharda yeşilden başlayarak dirilen renklerin hepsi bu kış bir bir ölüyordu
hoparlörler anons geçiyor personel durmadan cansız yaprak taşıyordu
güneş kuş seslerini de toplamış gitmiş havada oyukları kalmış
tedavülde artık ölü renkler mevsimi vardı
işsiz kalan boyacılar ‘ucuza iç dış boyanır’ diye tenzilat tabelası asmıştı çünkü art arda yükselen bacalardan başlayarak isli şehir sürekli eskiyordu boya ile olacak iş değildi herkes biliyordu
kaldırımlardaki köpek dışkısına bir sürü insan basıp illeri geri gezdirirken ben hep kaldırım taşlarının ritmine ayak uydurmuşum, mesela taşın birine basıp diğer birine basmıyorum
herşeye rağmen sokakta yürümenin de bir haysiyeti olduğuna inanıyorum
gölgeler birbirinin sırtında yürüyor, gök o gök değil ki elimi uzattığımda yıldızlarına dokunabileyim
cılız sokak lambaları kadınların yüzünü aydınlatmaya yetmiyordu ama hiç birşeye yetmiyordu
siyah pardesümün iki yakasını kaldırıp kulunçlu omzumu rüzgara verdim hep yürüdüm hep yürüdüm
bastığım çirkin kaldırım taşlarından üzerime su sıçrarken durmadan yaşlanıyordum