Nice Bayramlara ve Ramazanlara / Gülüm Çamlısoy
Bir müjdenin itirafıydı, yastık vicdanların yumuşaklığında kabir azabına denk düşen kindar gölgelerin de uzağında bir Hadis ile arındığımız bazen bir bulut olma isteğimiz ve işte şadırvan düşler sokağında idame ediyoruz: gök meclisinde hangisi ise yüreğin hümayunu bazen de baltayı taşa vuruyoruz lakin taviz vermeden sevmek boynumuzun borcu ve metazori bir iklim iken yüreğin sandalı bir de sağanağı elbet rahmetine doymadığımız bir coşkunun ç/ağrısıdır şiir olmaya namzet aşkın da büyüsü ve koynumuzda büyüttüğümüz sırlarımız…
Günün hicvine tanığız bazense azımsanmayacak bir martaval ve tebessümle ikram ediyoruz.
Zafere dönüşen gülüşlerimiz ve hayali ile avunduğumuz aydınlık günler üstelik bir bayram öncesi hatta Ramazana sayılı saatler kale ve işte başlıyor maraton.
Bir terennüm yığınağı.
Sözcükler zarif.
Yürek hür.
Bedenler ise hapis ve kıyımda tüm evren kimine göre kıyam addedilen.
Püsküren lavlardan kaçamadığımız aşikâr lakin sönüyor da kızgın ateş ve şerrine lanet okuyup iblisten yana da yok kaygımız hele ki kendimizden emin ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının hızını da kesemez iken korkular ki sadece bir süreliğine kendimizi birbirimizden soyutladığımız ama yüreğin ihbarı ile sevmekten ve inanmaktan asla ödün vermediğimiz.
Lakayt olmamak adına ve tedbiri elden bırakmadan.
Dünya sınanırken kibirli yaftaların uzağında sükûn dilediğimiz bir geleceğin de ayak sesini duyuyoruz uzaklardan.
Varlık ketum.
Hayat sütten çıkmış ak kaşık değil elbet.
Ve izafi rotalar da değil hâsıl olan sadece bedenlerimizle nöbetteyiz ama duygu sarmalı ve ruhun coşkusu katıksız hizmet vermekte evrene.
Sosyal mesafe başlığı altında daha ne kadar kalacaksak bir başımıza ama eşlik eden İstiklal Marşının rap rap ayak sesi ile coşkumuz ivme kazanmakta üstelik Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun yüzüncü yılı olması sebebiyle görkemli kutlamalardan mahrumuz en azından ilk ve son kez olmasını arzuladığımız bu güzel bayram gününü illa ki yaşayacağız ve birlik, beraberlik nidaları ile çocuklarımızın da boynu asla bükük kalmayacak.
Ve Ramazana saatler kala…
Belki pide kuyruğuna girmeyeceğiz; belki aileler bir araya gelip iftar sofrasında bir arada oturamayacak ama ruhumuzla dizginledik bizler bir kere ve asla ödün vermeyeceğimiz güzelliklerden ve coşkudan.
Azıcık sabırla hele ki böylesine mübarek bir ayın da yüzü suyu hürmetine…
Katık ettiğimiz şükür duygusu ile sadece kendimizi değil ailemizi ve tüm çevremizi insanlığı korumak adına…
Sözcükler boğazımda dizilmiyor ve umudun ışığı aydınlatırken sayfamı yürekteki coşkuyu ve inancı da salıyorum satırlara.
Gün kırgın belki de.
Çok da mazlum kırgınken dünyaya…
İlkelerin ve inancın da asla sonlanmayacağı gerçeği ile geçici süreliğine de olsa uzağız işte birbirimizden en azından kendimizle vicdanımızla baş başa, aydınlık yarınlar başlığı altında olumsuz yönlerimizi törpüleyip de atağa geçtik mi ilerleyen zamanlarda…
Yağmur bir ara yağdı ve sustu bulutlar.
İçine çekti nefesini ve toprak ıslanırken kimseler de görmedi dökülen yaşları sadece yüce Rabbin vakıf olduğu bu sağanak öyle bir eşlik etmekte ki günümüze ve yarınları güvence altına almak adına asla da geri durmayacağız.
Gün uyudu madem gecenin koynunda ve mademki yarın yeni bir gün ve Ulusal Egemenlik Bayramımızın da yüzüncü yıl dönümü madem üstüne üstük Ramazanı Şerif’e eriştiğimiz…
Yeter ki dualarımızı saklı tutalım ve sabrımızla da birbirimize kol kanat gerelim.
Geçmiş 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun, canım Türkiye’m.
Ve hoş geldin Ramazanı Şerif.
Nice bayramlara ve nice Ramazanlara…