DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Örnek Şahsiyet Hayme Ana / Güler Demirhan


Geçtiğimiz günlerde bir vesile ile Hayme Ana’nın, tarihimizdeki o güçlü kadın karakterin, o muhteşem annemizin hayatı yeniden karşıma çıktı. Çocukluğumda ve ilk gençlik yıllarımda, tarih kitaplarında ve tarihi romanlarda okuduğumda yine etkilemişti beni. Hani sanat eserleri; örneğin bir şiir, bir roman veya bir film nasıl her yaşta farklı şekilde etkiler, farklı detayları görmemizi sağlarsa tarihimizdeki müstesna şahsiyetler de hayatımızın her noktasında farklı bir şekilde dokunur hayatımıza…Yüzyıllar öncesinden bizzat bizlere ulaşarak, yol ve yön gösteren kıymetli işaret levhaları olurlar. Tabii görene, görebilene! 

Hayme Ana, cihan devleti Osmanlı’nın kurucusu Osman Gazi’nin ninesi, Anadolu’yu bize yurt yapan Ertuğrul Gazi’nin annesidir.  Horosan’ın Merv şehri yakınındaki Mahan bölgesinde Moğol istilası sebebiyle yollara düşer ve 3500 km’lik bir yürüyüşle Anadolu’ya gelir Kayı boyu. Önce Ahlat-Van Gölü civarında iki yıl çadırlarını kurar, obalarına yurt tutarlar. Sonra Erzincan’a oradan da göç, yolları Haleb’e düşer. Kayı boyunun Bey’i Süleyman Şah Fırat nehrinden geçerken vefat ettiğinde, Hayme Ana tüm dirâyeti ve basireti ile başsız bırakmaz obasını. 400 çadırlık bu aşiretin mesuliyeti Hayme Ana’dadır artık. O bir yandan obasının mesuliyetini yüklenmiş diğer yandan oğullarını bey olmaya hazırlamaktadır.   Kayı obası, Erzincan yakınlarındaki Yassıçemen’de Harzemşahlarla savaşan Anadolu Selçuklu ordusuna yardım etmiş, takdirini kazandıkları Anadolu Selçuklu Sultanı Alâaddin Keykubat’tan Anadolu topraklarında yurt istemişlerdir. Bu vesileyle Kayı obası artık Karacadağ yaylasını yurt tutacaktır.   Hayme Ana’nın yetiştirdiği Ertuğrul Bey, obanın idaresini ele aldığında da; Hayme Ana’nın dirâyeti, feraseti etkisini sürdürür. Ertuğrul Gazi’nin uç beyi olması ile Söğüt’e yerleşen oba, büyük bir mücadelenin de tam ortasında bulacaktır kendini. Bu mücadelenin en azimli ve cesaretli neferidir Hayme Ana. Oğlu Ertuğrul Gazi’nin ardında yıkılmadan duran bir anne iken aynı zamanda obasının beyine inanan bir kadındır o. Kayı boyunu batıya doğru ilerlemesinde desteklemesi ve oğlu Ertuğrul ile tam bir fikir ve ideal birliği göstermesi sadece obası için değil, tüm Türk tarihi için önemli ve büyük bir dönüm noktası olur.  

Hayme ana/Devlet Ana’nın mezarını buldurmak ise Sultan II. Abdülhamit Han’a nasip olacaktır. Domaniç’e bir heyet gönderir. Yapılan tahkikat neticesinde ceylan derisi üzerine yazılmış bir belgede, mezarın Çarşamba köyünde olduğu öğrenilir. Kısa bir araştırmadan sonra da küfeki taşından yapılmış bir sandukada, Hayme Ana’nın kemikleri ve gümüş muhafaza içinde bozulmamış bir atlas yazma çıkar. Abdülhamit Han buraya bir mezar yaptırır ve türbeye konulmak üzere halı, avize ve sünbüllü kandil gönderir.  Mekanları cennet olsun. 

Donanımlı ve dirayetli anneler elbette Hayme Ana gibi cihana hükmedecek, Ertuğrullar, Osman Gaziler yetiştirir. Yerine göre hem obasını başsız bırakmaz, sorumluluğunu üstlenir hem de oğullarını bey olarak yetiştirir. Köklü medeniyetler kız çocuklarını, gereken özen ve ihtimamla ve ezmeden, şahsiyetlerini muhafaza ederek, gücünün ve benliğinin farkına vardırarak, gerektiğinde neler başarabileceğini belleterek yetiştirir ki; onlar da Ertuğrullar, Osmanlar, Fatihler ve nice nice sağlam karakterli Yiğitler, Ayşeler, Fatmalar, yeni yeni Hayme Analar, Nene Hatunlar yetiştirsinler.

Bir fidanı yetiştirirken nasıl ki; sulaması, budaması yerine göre gübresi, hava şartlarına göre korunması, börtü böcekten muhafazası gibi  sabır ve itina gerektirirse, Hayme Ana gibi güçlü dirayetli ve adaletli bireyler yetiştirmek de o denli sabır, itina ve maneviyat, doğruda destek yanlışta dur deme uyanıklığını, basiretini gerektirir. Duygu ve mantık terazisini eşitleyerek yaklaşır çocuklarına ki, gül fidanına yaklaşan börtü böcek gibi kötü huylar ruhunda canlanmasın. O kötü huylar zamanla çocuğun arı duru fıtratını ve güzelliğini çirkinleştirmesin. Önce Yaradanın güzelliğini, asıl sahibin o olduğunu, ondan başkasına boyun eğilmemesini, ne istenirse bir olan Allah’tan isteneceğini…

Sabrı, azmi, cesareti, adaleti Hayme Ana gibi hem sözlü nasihatle hem de fiilen bizzat yaşayarak, yaşatarak göstermek, öğretmektir esas olan.

Hayme Ana’da kadının isterse; aklıyla, maneviyatıyla sabrıyla, ferasetiyle ve dirayetli duruşuyla neler başarabileceğini, gerektiğinde alnının akıyla nelerin üstesinden gelip, bir milletin geleceğini etkileyecek tarihsel başarılara imza atabileceğini görüyoruz…Böyle büyük bir şahsiyetin, hepsinden önce bir annenin bizim kültürümüzde, geçmişimizde var olduğunu bilmek, bizleri ayrıca heyecanlandırıyor. Gurur ve ilham sebebimiz oluyor.

Hayme Ana yeni nesillere, onların dikkatini çekecek şekilde daha fazla anlatılmalı, aktarılmalı ki onlarda da bu heyecan oluşsun, sağa sola bakmak yerine rol modellerini/kahramanlarını kendi öz kültüründe bulsunlar!Kadın yapamaz, fıtratı uygun değil, elinin hamuruyla(!) vs vs… Şeklinde uzayıp giden o mesnetsiz sözlerin, aslında yüzyıllar öncesinden rafa kalktığını da görsünler. Yeni nesillerimizin bu müstesna şahsiyetlerle tanışmaya ihtiyacı var.

Hayme Ana’dan…

Oğul!-

“Boyundan soyundan olsun olmasın, insanlara adil davran. Adaletten ayrılma ki insanlar birlik ve dirlik kazansın. Yurdunda obanda herkes güvenle gezsin. Ululuk isteyen töreden ayrılmasın.”

” Bu dünya bir oturma yeri değildir. Yapacağın iyi ve doğru işlerle insanların hizmetinde bulunursan güzel övünçler senin olur.”

Yüreğinden inancı, ağzından duayı, davranışlarında erdemi eksik etme. Bir de sabırlı ol ki oğul, ekşi koruk sabırla üzüm olur.”

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 26 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları