DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Mahremiyetimize Ne Oldu? / Nur Dinçkan

Modernleşme ile birlikte herşeyin  bozulduğu gibi, mahremiyet anlayışımızda bozuldu.  Eskiden konuşurken  edebinden  ağzını  kapatan  ninelerimiz  “gelenek” diye anılır oldu.  Evimizin eşiğinden bile  sokmayız dediğimiz  arsız, edepsiz  insanları  evimizin baş  köşesine  oturttuk  ve onların mahremlerine  bile  şahit, hatta  ortak olduk.  Kendimize bile itiraf edemeyeceğimiz  en mahrem sırlarımız  milyonların gözü önünde  ifşa  oldu.  Bunun adı da “insanların  derdine çare” oldu.  Günümüzün “aç” toplumuyla  mahremiyet  örtümüz de  açıldı.  Oysa aile içerisinde bile mahremiyet  kuralları  koyan  İslam  dini  kardeş  kardeşin  odasına bile izin isteyerek girileceğini, özel eşyalarına  dokunulmayacağını  öğretir.

Peki bu  nasıl  oldu?  Toplum  olarak  ahlakımız  nasıl  bir  erozyona  uğradı da  mahremiyetimiz  yok  oldu? Şimdi  bunu  izah  etmeye  çalışalım:

İnsan, insanlığını  sınırları  ile  idrak  eder. Hayata  sınır  koyan  hayatın  sahibidir.  Kur’an  buna “hududullah” (Allah’ın  sınırları) der.  Bazı ayetlerde  bu  sınırlara  yaklaşmak, bir kısmında da  bu  sınırların  aşılması   yasaklanır.  İnsan  yaratılmış  bir varlık  olarak   Yaratılmış  olduğunu  unuttuğunda  Yaratıcı’sına  başkaldırır.  Özgürlüğünü   bu  başkaldırışta  bulduğunu  zannederek, kendisini  hiçbir  zaman  bulamama  cezası  ile  cezalandırılır  ve  kendinin  kölesi  olur.  Kendine  kul-köle  olan  insanın  haramı, mahremiyeti   anlama  imkanı da  kaybolur.  Modern  insan  yaratılmış  olduğunu   unutarak, kendi  ürettiği  sistem   ve  yaşam   şekilleriyle  kendisine   sınırlar  koymuş  ve  yine   sınırlarını   kendi  belirlediği  sistemlerin   kölesi olmuştur.

Haram  ve  helal  sınırları, insana   yaratılmış  olduğunu   hatırlatarak, kulluk  bilincini   kazandırır.   Kendi   Yaratıcı’sını  unutan  insan,  ilk olarak  kendi   mahremiyetini  kaybeder.   Kulluk  ve  benlik  bilincini  kazanma  imkanını  yitirir. Bu  bağlamda  modernizim;  kulluğu  inşaa  edici  mahremiyete  savaş  açarak, insanı  insanın   kurdu  haline  getirip, kendi  ürettiği  yaşam   biçimine  köle  yapar.  Böylece  modern  insan  kendi  ürettiği  putunun  kulu  olur.  Mahremiyet  esasında, Allah’ın   dışındaki  tüm  varlıklara  kul  olmaktan   bizi  kurtaran  bir  sığınaktır.  Modernizm  insanın   özünü  yok ettiği  için, onu  sığınaktan  çıkarmıştır.

Allah  Adem’i   çamurdan  yarattı   ve   ona   kendi  ruhundan  üfledi.  İnsan  derken  kastettiğimiz  öz  ona  üflenen  bu  ruhtur.  Modernizm  İsa’yı   çarmıha   gerdiği   gibi    insanın   ruhunuda   çarmıha   germiş  ve  ortada   insan  diye   kupkuru  bir  ceset   kalmıştır.   Böyle  bir  insan   tasavvuruna   sahip   olan  uygarlığın  mahremiyeti de  olamaz.  Çünkü  bu  insan  sadece  kadavradır.  19.  asrın  başıyla  beraber  İslam  coğrafyasının  batılılar  tarafından  fiziki  işgali  tamamlandıktan  sonra, zihinsel  işgali de  içinde  yaşadığımız  bu  süreçte  tamamlanmaktadır.  Allah’ın  kendisine  çizdiği  sınırlar  içerisinde   kalarak, kul  olduğu  bilincini  kazanmış, böylece  özgürlüğünü  elde  etmiş  Müslüman,  mahremiyet  zırhından  çıkarılarak  modern putçu  cahiliyenin  kulu  yapılmaya  çalışılmaktadır.  Tüm  toplumsal  dönüşümler   ve  devrimlerde de  kadınlar  daima  başta  olmuşlardır. Bizdeki   modernleşmede  kadın  üzerinden  başlamış   ve  yapılmıştır. Bugünün  Müslüman  kadını, kapitalist  kültürün   kendi  kadınlığını  görünür  kılmanın  ve  bunu  İslam’ca  yaptığını   zannetmenin  aldatıcı  sarhoşluğu  içerisinde  bulunmaktadır.

Modernizmin  yaşam  standartlarını  içselleştirerek  mahremiyeti  yeniden  tanımlayan  günümüz   Müslüman  kadını, tekrar   “Hududullah”  içerisinde mahremiyet  bilincine  dönmedikçe, ümmetin  dirilişini  gerçekleştirecek  bir nesil  beklentisi  içerisinde  olmamız   abestir. İslam’ı  gelenekle de olsa  yaşamında var  kılan kadın belki de  konuşurken  edebinden ağzını  kapayan  ninelerimizdir. Bizlerin de yine    birer Müslüman  bireyler olarak  özümüze  dönmemizde,  en başta  mahremiyet  zırhımızı  kuşanmamızla  mümkün olacaktır.

Bu yazıyı paylaş:

One thought on “Mahremiyetimize Ne Oldu? / Nur Dinçkan

  1. Ellah razı olsun, yüreğinize saglik.. Önemli bir konuya değinmişsiniz.. teşekkür eder devamını bekleriz.. Sağolun varolun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 10 eseri bulunmaktadır.