Nerden Nereye / Nur Dinçkan
Tasavvuf ilminin pratik uygulamasını yapmaya çalışan tarikatlarda ders olarak uygulanan zikirlerin asıl amacı, salikin nefsini tezkiye/temizlemek, kalbini tasfiye /saflaştırmaktır.
Evrad olarak yapılan günlük derslerin amacı, ahlakın Müslüman şahsiyeti oluşturacak, geliştirecek, güzelleştirerek kemale erdirmesidir.
Kibir, hased, gösteriş, dünya sevgisi, vb. vd. kötü huyların yapılan evradla beraber değişmemesi salikin yerinde sayması demektir.
Bugün, tarikatlara mensup insanlarda açıkça gözlemlendiği gibi yapılan dersler artık güzel ahlakın kazanılmasına vasıta olmasından çıkmış, yol anlamına gelen tarikatın kendisi gibi amaç haline gelmiştir.
Ahlâkî kemalat değil, insanları maddi ve psikolojik olarak bir araya getiren, rahatlatan topluluklar hayata geçmiştir.
Kendi sahsiyetlerini gerçekleştiremeyenler, tarikatlar içerisinde aidiyet duygusuyla şahsiyet kazanma gayretindedirler.
Klâsik tasavvuf kaynaklarına göre her Müslüman, nefsinin tutkularından kurtulup, Allah’a özgürce kul olmalıdır.
Her insan kendi istidat ve kabiliyetleri dikkate alınarak terbiye edilmesi gerekirken, bugünkü tarikat uygulamaları, insanları tek tipleştirip, Allah’a giden yolda engelleri kaldırmak yerine, takıntılı birçok psikolojik engeller çıkarmaktadır.
İnsanlar tarikatlarla fert olmaktan çıkarılarak kitle haline getirilip, bir merkezden kolayca sevk ve idare edilmektedir. Bu kitleselliği ve maddi- manevi imkanları kaybetmek istemeyen sözde zühd sahipleri, içinde bulundukları toplumsal yapıyı yöneten siyasi iradeye de her zaman uyum göstermektedirler. Bu yapılarıyla tarikatlar, uyanışa değil, mistik derin uykuya; aşk, cezbe, vecd kavramlarını da kullanarak katkıda bulunmaktadırlar.
İnsanın, Müslümanın uyanışını gerçekleştirecek imkâna sahip tüm oluşumlar, derin uykucular tarafından mensuplarının uyanışına sebep olması korkusundan dolayı düşmanlıkla karşılık görmektedir.
Uyku, insan için rahat bir konum olduğu için rüyalar, keşifler, uykucular tarafından her zaman öncelikli bir konuma gelmiştir.
Nerden, nereye…