Yaralar ve Yaraya Deva Olanlar / H. Kübra Aydın
Kıymet verdiğim, yaralara deva Hocam der ki: “Her yara, sahibine özeldir ve yaralarıyla güçlenir insan. Ve insan en çok da yaraları sebebiyle sevilesidir.”Çok acıyor dediniz mi hiç? İşte burası, tam da burası, dokunduğun yer işte, evet orası çok acıyor… Bunu diyebilmek için dokunulması lazım yaranın tam üstüne ama acıtmadan… Kanatmak için değil sarmak için… Bir şarkıda diyor ya: “Dokunsalar ağlayacaksın, ama dokunmuyorlar!” Durumumuzun özeti tam da bu… Her insan yaralıdır lakin herkesin yarası farklıdır, ilacı farklıdır ve herkes kendi yarasını sarmakla meşguldür günümüzde. Peki başarılı oluyor mu dersiniz insan, kendi yarasını sarmakta? Ben cevaplayayım, hayır… İnsanlar birbirlerinin yaralarını sarmayı deneseler, ah bir deneseler bir şeyi görecekler: “İnsan ancak başkalarını onardıkça onarılacaktır…” Sanıyorum önceleri, insan yalnızlık çukuruna düşmeden evvel, dediğim gibiydi. İnsanlar birbirine merhem olmaktaydılar. “Hani herkes arkadaş, hani biz kimseye küsmemiş, hani hiç kimse ölmemişken, eskidendi, çok eskiden…” deniyor ya.. İşte böyle olmamalı, geçmişte kaldı denilip bırakılmamalı. Değişen sadece takvim yaprakları. İnsan özü değişmemeli, kopmamalı insan özünden. Kaç kere düştüm, kaç kere yaraladım dizlerimi bilmiyorum. Her düştüğümde yeni bir yaraya “merhaba” dedi gönlüm. Yaralarıyla özeldi belki de insan. Yaralarımdı beni ‘ben’ yapan. Evet öyle olmalıydı. Ama acıyordu işte, sakladıkça daha çok büyüyordu. Dokunsalar ağlayacaktım, acıyor diyecektim çok acıyor… Yarası yarasına benzemeyene göstermez yarasını insan! Her nasip vaktine esirdir… Gün gelir görülür saklanan yaralar, tam üstüne dokunulur şefkatle, sarmak için. Bir de bakar ki insan, bütün yaraları sarılıyor yavaş yavaş… Sanki şefkat timsali biri öpmüş de geçmiş gibi… “Yaralarıyla güçlenir insan” der o mübarek hocam. İnsan düştüğü yerden kalkar ayağa çünkü. Düştükçe bilenir, düştükçe öğrenir ve düştükçe büyür… Yaralarıyla güzel insan… Yara ‘iz’ demektir bir bakıma, ‘yaşanmışlık’ demektir. ‘Bu hayatta gördüm geçirdim’ demektir. Her insan yaralı değil midir? Bunu kabul etmeli en önce. Ve bilmelidir ki, yarasının ilacı Kaf Dağı’nın arkasında bile olsa vakti geldiğinde derman olmaya gelir… Rabbim, ilacımı Kaf Dağı’nın arkasından getirttiğinde anladım!
|
“Acı” ve “şifa” ancak bu kadar güzel tarif edilebilir. Teşekkür ederim