DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Hastanede Yatmıştı… / Rahman Ayhan

Bugün KTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde geçen
Bir anımı paylaşacağım…
Bazı insanlar vardır ki,
Makamlarının hakkını fazlasıyla verirler…
Gurur, kibir yoktur onlarda,
Yaptıkları işi layıkıyla yaparlar…
Hangi mevki ve makamda olurlarsa olsunlar,
İnsanlara yararlı olmak için yarışırlar…
Her yaptıklarındaki maksatları,
Allah(cc)’ın rızasını kazanmaktır…
İnsanların ne diyeceği önemli değildir, onlar için…
İşte onlardan biri olan,
Prof. Dr. Osman Kemal Kayra Hocam,
Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanlığına vekâlet ediyordu…
Bölüm Sekreteri Figen Hanım, doğum iznine ayrılmış,
Yaklaşık 4 ay olmayacaktı…
Dekanlık yerine baksın diye başka birini görevlendirmişti,
Görevlendirilen bu kişi, yetimhanede yetişmişti…
Memur olarak istihdam edilen, yetimhane çocuklarından,
O dönem üniversiteye, çok gelmişti…
Fakat
Bu arkadaşlardan birçoğu, problemli idi…
Yetimhanede, ana, baba sevgisinden mahrum yetişen bu gençler,
Dışardaki ortama uyum sağlayamayıp, bocalıyordu…
Bir kısmı, devlet memuru olduğu halde,
Kötü alışkanlıklarını bırakamıyordu…
İşte
Görevlendirilen bu arkadaş da 3-5 kuruşa muhtaçken,
Standartların üzerinde maaş alınca,
Kendini kaybederek, sonradan görme delisi olmuştu…
Aldığından çok fazla para harcayıp,
Esnafa ve etrafa borçlanıyordu…
Her ay yeni bir takım elbise, 3 günde bir yeni gömlek…
Bir de olayları çok abartıyor, yalan konuşuyordu…
Bir gün işe gelmedi,
Bölüm Başkanına bir şey söylememişti…

  1. gün, 3. gün, 4. gün derken, 22 gün sonra geldi,
    Onu aramadığımız yer kalmamıştı…
    Telefon ettik, kaldığı eve baktık, yok, yine yoktu…
    Tam 23 gün sonra elinde bir bandajla geldi…
    Bu arkadaş Trabzon’un Tonya ilçesinden olduğu için,
    Tonya şivesiyle konuşuyordu,
    “T” harfi yerine “D” harfi, “D” harfi yerine “T” harfini kullanırdı…

“Neredesin, seni aramadığımız yer kalmadı, ne oldu?” dedim…

Kafası yerde, sesini çıkarmıyordu,
Tam o esnada Osman Kemal Hoca geldi,

“Oğlum, ne oldu, neredesin anlatsana?” dedi…

Yine kafası yerde ses çıkarmıyordu, hoca, kızınca cevap verdi,
“Hoçam, drafik kazasi keçurdum…”

Osman Kemal Hoca hayretle,
“Oğlum anlatsana, nerede yattın, çok geçmiş olsun…
Hangi hastanede yattın, belgelerin nerde? dedi…

Yine kafa yerde cevap verdi,
“Hoçam, kendumde değildum, hasdaneten pelge vermeduler…

“Nasıl olur, olmaz öyle şey, belge vermeleri gerekiyor…”

“Hoçam yanluz hapu pelkeyi verduler” dedi…

Cebinden bir kâğıt uzattı, kâğıdı ben alarak, okumaya başladım…
A4 kâğıdına yazılmış, bir tutanaktı bu,
Tutanağı okuyunca gülme krizine tutuldum…
Osman Hoca da elimden kâğıdı alarak, okumaya başladı,
Kâğıtta aynen şöyle yazmakta idi,

DUTANAKTIR

Falan kişi falan darihde drafuk gazasu keçurdi,
Kazayi geçuren falanci hasdanete 22 gün yadmuşdir…

                                         Asdsubay
                                      Demel Ditünci

Benim gülmekten gözlerimden yaş gelmişti…
Osman Hoca da gülmeye başladı,
Ama yine ciddiyetini kaybetmeyerek,
“Ne yapabilirim” diye düşünmeye çalışıyordu…
Çünkü Personel Daire Başkanı, hocayı sıkıştırıyordu,

“Hocam, yazını yaz, görevine son verelim” diyordu…

Ben ona dönerek,
“Astsubay da senin köylün çıktı,
Ulan hıyar, hiç değilse tutanağı başka birine yazdırsaydın,
Astsubayın isminin içinde
“T” harfi olmayan başka bir isim yazsaydın?” dedim…

O yine kafası önde, mahcup bir şekilde duruyordu…
Bu kişi yine devlet dairesinde ekmek yiyorsa,
Osman Kemal Hocaya, devamlı dua etmesi gerekir…
Rızkı veren Allah (cc) ama sebebi de Osman Kemal Hoca…
Prof. Dr. Osman Kemal Kayra Hoca,
Personel Daire Başkanını ikna etmek için çok uğraştı ve
Bütün sorumluluğu üzerine aldı…
Başka biri bu sorumluluğu üzerine alır mıydı?

Allah (cc) hocama hayırlı uzun ömür versin…
Ben de bu sebeple,
Hocama saygılar sunar, ellerinden öperim…

CANLI YAYINDA OLUYOR…

Yetimhanede büyüyen, bu memur arkadaşla ilgili
Çok anımız var ama
Başka bir maceramızı daha anlatayım…
Yine bir gün bölüme,
Eski mezun öğrencilerimizden biri geldi,
Yetimhanede öğretmen olarak görev yapan, Güngör hoca…
Yetimhanede büyüyen
Memur arkadaşı görünce, hayretler içerisinde kalarak söylendi,

“Aaaa, sen burada mısın?”

Ben, merak ederek sordum,
“Güngör Hocam, bu arkadaşı tanıyor musun?”

“Tanımam olur mu?
Yetimhaneden benim öğrencim
Onunla, benim yüzlerce maceradan
Biri var ki, hiç unutamam” diyerek, anlatmaya başlamıştı…
Ben de,
Heyecanla dinliyordum…

“Yetimhanede her gün bir öğretmen nöbetçi kalır…”

“Eeee” dedim…

“Öğrencileri yat saatinden önce sayım yaparız,
22.30 gibi de yat verilir…
Yat saatinden sonra, kapılar kapatılır…
Yine nöbetçi olduğum bir gün, sayımı yaparak, “yat” komutu verdim…
Bütün öğrenciler yattılar, kapılar kapandı,
Yaklaşık bir saat boyunca yetimhanenin içinde dolaştım,
Herhangi bir aksaklık olup, olmadığını gözlemleyerek,
Sabaha kadar duracağım, öğretmenler odasına geldim…
Televizyonu açarak,
Kanallar arasında dolaşıp, zapping yapıyordum…
Kanallar arasında dolaşırken,
Yerel bir kanalda, yerel müzik yayını yapılıyordu…
“Aman Allah(cc)’ım, o da ne?” diye, bağırmışım…
Az önce
Yat komutu verdiğim
Şimdi sizin burada memur olan öğrencim,
Canlı yayında kemençe çalıp, türkü söylüyordu…
Bütün sorumluluk benim üzerimde,
Benim gibi, üst düzey yöneticilerden biri, görebilir…
Tansiyonum fırladı, kolesterolüm arttı
Bu olaydan dolayı üstlerime ben hesap verecektim…
Onu TV’de görünce, şok oldum ve
Derhal nöbetçi öğrenciyi çağırdım,

“Git, falancaya bak, burada mı?” dedim…
Nöbetçi öğrenci onu odasında bulamayınca,

“Hocam, yerinde yok” dedi…

Canlı yayında kemençe çalıp, türkü söyleyen öğrencime,
Seyirciler, telefonla bağlanarak, müzik isteğinde bulunuyordu…
Bende, Stüdyoyu arayıp, canlı yayına bağlandım,
Spiker,
“Güngör hoca bağlanıyor” diye, anons etti…

Canlı yayında,
“Ulan, çabuk gel, yanına gelirsem, kafanı kıracağım” dedim…

Stüdyodakiler, gülüşmeye başladı,
Şimdi burada olan öğrencim de, apar topar canlı yayını terk ederek,
Yetimhaneye geri döndü…
İşte
Bu öğrencimle aramda geçen
Yüzlerce anımdan sadece biri bu olay…”

Bu olayı anlatan
Epeydir görmediğim, Güngör hocamı,
Bu vesile ile anmış olduk…
İşte
Böyle, hayırsız öğrencisi olan, dizini döver…

17.06.2017

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 45 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları