Bulunur Elbet / Mustafa Işık
dünyanın onca zehrini
emerek büyüdüm
adıma ad verirdin
dudağa yapış kelamla
çatlayıp dururdu sabır taşı
yaprağın suskun teni
sağır rüzgâra emanetti
ben ki ezberi eksik hafız
mushaf’ın kutsallığında
bulurdum seni
gitmeliydim seher vakti
heybemde uzak şehrin talihi
saatler uyandırmaya
hep geç kalsa da beni
yollar özlerdi ayak izimi
kentler de ölür diye
eski kelimelerle ölçülürdü
tarife sığmaz özlemin
ki aşk eksiğimi tamamlayan
henüz çalınmamış ıslıktı
herkes nasıl suskunsa hâlâ
öğütleri boş verdiğimden
bilmiyorum bu seherde
kaç kırağı üşütecekti
adın en uzağından nil
baharda köpüren sessizlik
ıslak bakışın beşiğe emanet
göğsünde kanatlanan kuşlar
kanayan suskunluğa konardı
sen, ortasından kızıl gülle
masmavi denizden bahset
bir gün, kırık kayığı onarmaya
elbette bir musa gelecektir.