Gece, İhtiyar Saat / Mustafa Işık
yâdınla ağlar gecenin hesabı yok
nazarımda ufuklar sır, sen gidince
meyveye uzanan dal gök nişanesi
dumanlı dağ halesidir gözlerimde
yanımda kıymeti kalmadı güneşin
göğün çeşmesi kesilir göğsümde
başlar ihtiyarın geceye hikayesi
koynumda çok nisan eskittiğim
vaktin ah’a yüz tuttuğu anında
kuşların kanat çırpınışları durur
sağanağa omuzdur evin kapısı
delilik dedikleri böyle güzellik
gölgesiyle yarış tozlu camlarda
gece beni hangi uzağa götürür
hangi goncanın tenine yamadır
zaman çağıldar küskün sesimde
sığmadı gökyüzü gönle, sevgili
cübbeye sarılı derviş cezbesi
çok uzak yollardan gelir bize
yüzün güzellikten zerrece ateş
ormanı yeşile boğulan bahar
sensin perdemize seher esintisi
dalın niyazını sakın küle verme
on bir kardeşle gecemize ay
dinleyeni olmayan mezar taşı
göğe uzanan avuç amentüsü,
bin şekline kanar gece şavkı
ne delidir gönlüm ne divane
gece ki ihtiyar saatin tik takı
vaktin tenhasına serin asılı
ey, yoruldum derken vadide
kara suyu içen ayaklarım!
alıştırma dilimi ince niyaza
kulağımda ihtiyar saatin tik takı
git artık, geceden şuh gülüşünle.