Ateş ve Kül / Mustafa Işık

gökkuşağının kör lekesiyim
dünyanın orta yerine asılı,
göğsümde yaralı hevesin
güneşin kanayan kalbiydi
taş attım, ürktü sular
yüzümün yüzünü gördüm
dönüp dururken dünya
dünya, eksik kaburganın vebali
insan olanın sırtına
ateşte kül köze yetmezken
alnımdan döküldü ece teri,
sizin de kapınızda kuş açan
dilsiz ağaçlarınız var mıydı
aşk makamına şehit sevabını
mecnûn’dan geri almaya
esvabımla gömeydin beni
süveyla, göğümden metruk
kuş hüznüyle senin için
külden azade şiirler yazayım
çeyizinde, gelin hevesi olsun
rumeli’den türkülü
bulutların uğramadığı kentlere
düşlerin konaklanmadığı
uykulara bezensin yüzün
her gece ölmeye yatan ben
seherde adına kalkarken, söyle
kimin gözleri, bencileyin
garip üşürdü?