O Hak Ediyor / Rahman Ayhan
Nasrettin Hoca, bir davete icabet eder…
Bu davete, gündelik elbisesi ile giden Nasrettin Hoca,
Hiç kimse tarafından rağbet görmez…
Hatta
Biraz da horlandığını hisseder…
Bunun üzerine evine dönen hoca,
Üzerine, samur kürkünü giyerek aynı davete gider…
Ancak
Bu sefer Hoca’ya öyle fazla rağbet vardır ki
Onu, oturtacak yer bulamazlar…
Davet sahipleri, hocanın etrafında fır dönerler…
Özel şilteye oturan hocanın, önüne türlü türlü yiyecek ve içecekler gelmişti…
Önüne gelen yiyeceklerden samur kürküne yedirmeye çalışması,
Hocanın “Aklını kaçırdığına” işaret ediyordu…
Hoca,
“Bu rağbet bana değil, sanadır” diyerek,
Kendine değil, samur kürküne verilen değer için bizlere ders veriyordu…
Bakü’de ki, Nerimanov parkında otururken,
3 bayanın gülerek, bana doğru geldiğini gördüm…
Aman Allah’ım cc,
Yanlış mı görüyorum diye etrafıma dönüp şöyle bir baktım…
Hayır! Gerçekten bana gülüyorlardı…
Tabi, bu çok normaldi, etrafımda benden yakışıklısını, görememiştim…
En sonunda değerimi bilen birilerine rastlamıştım…
Türkiye’de değerim bilinmemiş,
Türkiye’den çok uzak olan Azerbaycan’da değerimi bilen
Kişilere rast gelmiştim…
Türkiye’de bilinmeyen bu değeri,
Yurt dışında birkaç sefer bilen kişilere rast geliyor,
Diğerleri gibi onlarda, adamın hasını anlıyorlardı…
Türkiye’de göremediğim ilgiyi,
Türkiye’den çok daha uzakta, Azerbaycan’da bulmuştum…
Onlar,
Bana doğru gülerek gelirlerken,
Kayıtsız kalmam ayıp olur diye,
Bende onlara, gülücükler dağıtıyordum…
Yanıma gelerek,
“Merhaba” dediler…
Bende, karşılık vererek,
Heyecandan konuşmakta zorluk çekerek,
“Mer,
Merha,
Merhaba dedim, onlara…
Dünyanın en mutlu adamlarından biri olmuştum,
Onlar bana gülüyor,
Bende 28 dişimi göstererek, onlara gülüyordum (Daha önce 4 dişimi çektirmiştim)…
“Ne marka” diye sorunca çok heyecanlanmaya başlamıştım,
Heyecandan ellerim titriyor, başım dönüyordu…
Ben de,
“Çok kaliteli marka, Türk markasıyam” dedim…
“Çok güzel” diye söylediklerinde,
“Evet, dünyanın en yakışıklı adamıyım,
Size helal olsun,
Yakışıklı adamı anladınız” diye, onlara cevap vermiştim…
Kızlardan biri,
“Tutabilir miyim?” deyince,
Heyecandan neredeyse bayılacaktım
Ve
Elimi ona doğru uzatmıştım…
“Tabi, tutabilirsin bende, sizinkiler gibi pamuk elleri hep
Tutmak istemiştim”
“Nikon mu?”
“Yok ya, ben Ermeni değilim,
Türkoğlu Türk’üm
Ve
Adım Niko değil, Rahman…”
“O zaman Canon”
“Eeeee, şey, şeyyyyyyyy neyi soruyorsunuz?”
“Biz fotoğrafçıyız, fotoğraf makineni soruyoruz…
Yoksa siz ne anladınız?”
“Fotoğraf makinesi mi?
Siz, beni sormuyor musunuz?
Şeyyyy, beni soruyorsunuz sanmıştım”
Kıkır kıkır gülen
Azerbaycanlı kızların karşısında, mahcup olmuş,
Heyecanım gitmiş, tansiyonum fırlamıştı…
Kahve içmeye davet ettiğim bayanların yanında,
Şaşkın gözler altında
Kahveyi,
Fotoğraf makineme içirmeye çalışıyordum…
Benim ağzım fotoğraf makinem kadar kahveyi hak etmiyor…
Benden çok daha fazla, ona ilgi var…
Rahmetli, Nasrettin Hocanın samur kürkü gibi,
Benim fotoğraf makinemde,
Kahveyi,
Benden daha fazla, hak ediyor…
20.02.2021
Rahman AYHAN
Araştırmacı Yazar
Tebrikler kalemine sağlık
Güzel…
Türkiye’de malesef
Para
Makam ve de
Kıravatını takım elbise ye rağbet bol
İnsanlığa, insana,rağbet bu mallar oldumu,
Değerin kat be kat artıyor..
Ya rahman sen resmen “karacoglan” olmuşsun
Rahman harikasin
Çok güzel yazı olmuş .sürükleyici roman gibi👏