DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Başka Bir Bayrama / Rahman Ayhan

Bu hafta sonu tatilinde, sizlerle bir anımı paylaşmaya çalışacağım…

Daha 16-17 yaşlarındayım…

Trabzon’un Otogar çevresi fakir ve mazlum insanların yaşadığı, diğer ismi Teneke Mahallesi de söylenen bir varoş mahallesidir… Ben de bu mahallede doğmuş ve yaşamıştım…

Otogar çocuğu olduğumuzdan otogarda, pasta, simit, limonata satıp, ayakkabı boyatarak, ekmek parasını kazanıyorduk… Hem ailemize yardımcı oluyor, hem de okul harçlığımızı çıkarıyorduk…

Otogarın çevresi varoş bölgesi olduğundan, burada yaşayan çoğu ihtiyaçlı ailelerdi… İşte Otogarda bu işlerde çalışırken, az para kazanırdık…

Ancak bazı işler var ki, yılda iki kez yapılır ama iyi ve dolgun miktarda, para kazanılırdı…

Çocukluk arkadaşım Aytekin, ertesi gün bayramda hazır olmamı, söylemişti…

Yapacağımız iş hemen mahallenin üst tarafında olan tarihi Sülüklü Mezarlığında,

Mezarları kazıyarak, tazeleme işi idi…

Bayramda, mezarları ziyarete gelenler, kazma ve kürekle dolaşanları çağırıp, mezarları tazeletiyordu…

Ve hatırı sayılır, bahşiş veriyorlardı…

Teneke mahallesi denilen Otogar’ın bütün gençleri para için Sülüklü Mezarlığında idi…

Mezar tazeleyenler, su testisi ile mezarlara su dökenler, ellerinde bez ile mezar taşlarını silenler, ellerinde Kuran-ı Kerim’le mezarların başında okuyanlar… Ben burada ilk defa çalışacağım için bunları yeni görüyordum… Bana çok garip gelen mahallemizin, Sarhoş, kumarcı, esrarkeş gençleri, para kazanmak için en kolay yolu seçiyordu…

Kuran-ı Kerim’i açarak mezarın başında sessizce okuyorlardı… Sesli okumasını söyleyen mezar sahiplerine, sanki çok iyi bilir gibi sessiz okumanın daha çok, sevap olduğunu söylerlerdi…

Kulhuvellayı bile bilmeyen bu gençler, geceden kaldıkları için şişmiş ve kızarmış gözlerini gören mezar sahipleri, Kur’an’ı okurken ağladıklarını sanıyorlardı…

Tabi biraz para kazandılar mı hemen tekrar, içmeye giderlerdi…

İşte bu bayramda çocukluk Arkadaşım Aytekin’le, bizde mezar tazeleyerek, para kazanma yolunu seçmiştik…

Daha önce bu işi yapan Aytekin bana, nasihatler veriyordu…

“Rahman, sen kazma ile kazıyıp, ben kürekle düzelteceğim ondan sonra gelsin bahşişler” diyordu…

Kaç aydan beri spor ayakkabısı almak için uğraşıyordum ama bir türlü parayı bir araya getiremiyordum… Bayramdan sonra o ayakkabıyı alacağım diye, seviniyordum…

İlkokula giderken babam bana spor ayakkabısı almış 10 günden fazla o ayakkabı ile aşk yaşamıştım… Gece yatarken ayakkabılara sarılıp, öyle yatardım… Yaklaşık 2 hafta sonra giymeye başladığım spor ayakkabılarımı yıkar, pırıl pırıl yaptıktan sonra eve girerdim…

Mahalleler arası futbol karşılaşmasında ayakkabılarımızı çıkarır, çıplak ayakla oynardık… Tabi bazen ayağımız yarılır, çok şiddetli oluk gibi, kan akardı ama hiç önemli değildi, yeter ki ayakkabılarımıza herhangi bir şey olmasındı…

Neyse yine gelelim, Sülüklü Mezarlığına…

Benim omuzumda kazma, Aytekin’in ise kürek Sülüklü Mezarlığında dolaşıyorduk…

Biraz dolaştıktan sonra yaşlıca bir bayan, bizi çağırdı…

Hemen koşarak gittiğimiz mezarın başında, çok mutlu olmuş, ayakkabıları hayal ediyordum… Daha 10 dakika olmadan iş çıkmış, akşama kadar “abat oluruz” diye, düşünmüşüm…

Yaşlı kadın, “Evladım, mezarı tazeleyin” demişti…

Akşama kadar, otogarda bir ayda kazandığımdan daha fazla kazanacaktım…

Bayramdan sonra ayakkabıları alınca, eve biraz para bırakıp, epey bir zaman çalışmayıp, bol bol gezecektim… Tabi bu kadar para kazandıktan sonra dinlenmekte benim hakkımdı…

Aytekin, “Rahman, tazelemeye başla” deyince, hemen sertçe kazmayı vurmaya başlamıştım…  Acemilikten olacak, bütün gücümle kazmayı vurunca eski mezar bir anda çökmüş, ben de çöken mezarın içine düşmüştüm…

Mevtanın kemikleri ortaya çıkmış, kuru kafanın gözleri bana bakıyor, bende korkudan bağırıyordum…

Kemikleri gören kadın, bütün var gücüyle öyle ciyaklamaya başladı,

Öyle veryansın etti ki, bir anda korkudan altıma etmişim…

“Çabuk kaç” diye bir ses duyunca, kendime gelmiş kazmayı atarak, kaçmaya başlamıştım…

Aytekin başka bir tarafa, ben, başka bir tarafa, var gücümüzle kaçmıştık…

Akşam hava kararınca, gizlendiğimiz yerden çıkarak, buluşmuştuk…

Aytekin, “Lan Öküz, sen ne kadar salak bir adamsın, vur dedikte öyle mi dedik” diye, bana kızıyordu…

“Deliye her gün bayram” derler ya, bayram bize yine zehir zıkkım olmuştu…

Günlerce düşünüp sayıkladığım spor ayakkabısı hayalimiz, başka bir bayrama kalmıştı…

19.03.2021

Rahman AYHAN

Araştırmacı Yazar

Bu yazıyı paylaş:

2 thoughts on “Başka Bir Bayrama / Rahman Ayhan

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 45 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları