Tarih Kokan Kent: Bakü / Rahman Ayhan
Bakü, Son üç yılda öyle Hızlı gelişti ki, içinde yaşayanlar bile bu gelişmeyi, hayretle izliyorlar…
Yeni ve modern binalar, Mantar gibi yükselmekteler…
Ancak, tarihi silueti bozmak kesinlikle yasak…
Targovu Caddesi, bizim Uzun Sokak gibi her saat, çok hareketli ve kentin elit kesimini her daim, burada bulabilirsiniz…
Türkiye gibi Azerbaycan’ı da, Araplar keşfetmiş… İlk defa bu yıl içinde her yerde Arap turist var. Fakat her yere su gibi para bırakmaktalar…
Bakü’nün her tarafından her çeşmesinden petrol fışkırmakta… Bazı evlerin, bahçelerinde bile petrol çıkıyor… Petrol, devletin olduğu için devlet, nerede çıkarsa çıksın, hemen el koyuyor…
Kaçak olarak çıkaranlar, öyle büyük cezalar alıyor ki, şimdiye kadar buna cesaret eden çıkamamış…
Modern Bakü’den eski evleri korunan, tarihi surlarla çevrili olan “İçeri Şeher” dedikleri yere gittim…
3000 yıllık, Rasathanenin yanında olan Kız Kalesi’nin tarihi bilinmiyor…
Hemen yanında Kervansaray, hamam olan bu yapının en az 2500 yıllık olduğu tahmin edilmekte… Kız Kalesi, sekiz katlı huni biçiminde bir yapı… Ancak içerisinde insanların yaşamları için su kuyuları, yaşam odaları, gözetleme kuleleri, Ayı, Güneşi, Yıldızları incelemek için aletlerin olduğu çok kalın taşlarla çevrili bir yapı…
Tarihte, hemen denizin üstünde olan bu yapı, zamanla deniz dolgusu olduğundan şimdi biraz içeride kalmış… İçerisinden çıkan testiler, savaş aletleri, ok, mızrak uçları milattan öncesini bize işaret etmekte…
Zerdüşt ve Hinduların ateşe taparak ibadet edip, hac görevlerini yaptıkları, “Ateşgâh” dedikleri yeri gezdim… Yerden çıkan doğalgazın, ateş alması ile yanmaya başlayan bu ateşin, 3000 yıldır yanmaya devam ettiğini söylüyorlar… Sönmeyen bu ateşin çevresini, ibadethaneye çeviren Zerdüştler, ateşin karşısında toplu ayin yapmaktaydılar… Burada ibadet edenler nefislerini terbiye etmek için kendi nefislerine işkence etmek için tahta sedirlerde, küllerin üzerinde, taşlarda uyumaktaydılar… Burada Hacı olan Zerdüştlerin, yaşadıkları yerleri gezdim… Közlemiş ateşin üzerinde yatan Zerdüştler, hem nefislerini terbiye ediyor hem de, hastalıklarını tedavi ediyorlardı…
MÖ. 6 Yüzyılda, Azerbaycan’da görülen Zerdüştlük, İslamiyet’in yayılması ile bitme noktasına gelmişti…
Zerdüştlüğün, üç önemli Tanrısı vardı… Yaradan, (Prahma), koruyan, (Vişnu) ve
Öldüren, (Şiva) idi… Kötülük ve ölüm Tanrısı olan Şiva’dan korktuklarından mıdır bilinmez, her tarafta onu resmetmişler…
Zerdüştlükte ateş kutsal bir varlık olduğu gibi, su, hava ve toprakta, kutsal sayılmakta idi… Onun için ölen Zerdüştleri, ne toprağa gömer, ne suya atar, ne de ateşe atıp, yakarlardı… Ölülerini dağ yamaçlarına vahşi hayvanların yemesi için bırakırlardı… Dünyanın her tarafından gelen Zerdüştler, bu tapınakta buluşurlardı… Bazıları aylarca, bazıları ise yılları bulan yolculuklarında,
Ateş yakarak yolda, ibadet ederlerdi…
Zerdüştler birbirlerini sever, kesinlikle, yalan nedir bilmezlerdi…
Bakü’nün her tarafı, her metresi, tarih kokuyor…
13.08.2021