DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Avcı Hoca ile Acemi Avcı / Rahman Ayhan


Bir Hocamız, ders ve bilimsel çalışmalardan sonra, avcılığı ile meşhurdu…

Av mevsimi geldiğinde, gece yarısı evden çıkarak, balık ve kuş türlerini avlardı…

Yaptığı bu işten zevk alır, stres atardı…

Avcılıkta profesyonelleştiğinden, onunla beraber ava gitmek için herkes yarışırdı…

Ancak seçici davranarak, kafa dengi, kişilerle beraber yola çıkardı…

Avcı Hocamız, çok ısrarcı olan başka bir hocamızı kafaları pek uymadığından olacak, devamlı olarak, ekiyordu…

Onu, görmezden geliyor, hiç umursamıyordu…

Fakat diğeri, o kadar ısrarcı olmuş ki Avcı Hocamız ısrarlara daha fazla dayanamamış…

“Tamam, bu gece saat 24.00’te gidelim” demiş, ona… Sevinen diğeri, neredeyse oynayacakmış…

İki öğretim üyesi, arabayla, yola çıkarak Akçaabat ilçesine yakın olan bir koya gitmişler…

Avcılıkta acemi ve misafir hoca, neşeli ve sevinçli bir şekilde, türkü söylüyormuş…

Avcı hocamız, hazırlıklı olduğu için deniz şortunu ve üstüne tişörtünü giymişti…

Ancak, misafirin şortu olmadığından pantolonu ve gömleğini çıkararak, atlet ve çiçekli donu ile kalmıştı…

Yaklaşık 3 saat sonra 13-15 kilo kadar, çeşitli türde balık tutmuşlar…

Avcı hocamız yorulduğu ve epey de, balık tuttuklarından:

“Yeter Hocam, haydi gidelim” demiş…

Ama balık tutmanın zevkini alan acemi balıkçımız, bir türlü gitme taraftarı olmuyormuş…

“Hocam, biraz daha” deyip, duruyormuş…

Avcı Hocamız, birkaç defa daha “haydi” demiş…

Fakat diğeri hiç tınmıyor, çantalar balıktan, dolup taşıyordu…

Avcı Hocamız, tekrar:  

“Haydi” deyip, diğerinin oralı olmadığını görünce, sessizce arabayı çalıştırıp, gaza basarak, gitmişti…

Diğeri, peşinden koşmuş, ancak ona yetişmek mümkün değildi…

Misafir olan onun, bütün eşyaları arabada imiş… Yakaladığı balıklar,

Fanila ve çiçekli donu ile tek başına kalınca, korkmaya başlamış…

Orada tırsınca, ana yola çıkıp, arabalara el atmaya başlamış…

Onu gören, sapık, sarhoş veya uyuşturucu bağımlısı sanıp, gaza basıp, gidiyormuş…

Hatta bir sürücü neredeyse onu ezecekmiş…

Bir kadın sürücü ise “Beni al” diye peşinden koşan adama,

“Pis sapık” diye bağırmış…

Sonunda, bir arabanın önüne atlayınca duran adama, durumu izah etmeye çalışıyormuş…

“Ben üniversitede öğretim üyesiyim, ne olur, beni evime götür, bu balıkların hepsi senin olsun” deyince, adam, razı gelmiş…

Üniversite lojmanlarının önünde arabadan inerken  onu arabasıyla getiren adama,

“Bir kilo balık ver de, ekşili yapayım” demiş…

Ancak adam bir türlü razı gelmeyerek, balık vermemiş…

Daha yeni gün açtığından, kimseye görünmeden evinin zilini çalarak,  eşini erkenden uyandırmış…

Uykulu, uykulu kapıyı açan eşi onu, fanila ve çiçekli donla görünce, bütün apartmanı ve ortalığı ayağa kaldırmış…

Eşine:

“Ya hanım sus, anlatayım sana” diyormuş,

Ama anlatmak ne mümkün… Bütün komşular, bağırtıları duyunca önemli bir şey oldu diye

Evlerinde toplanmaya başlamışlar…

Hocanın, sabaha karşı, dışardan öyle geldiğini duyan, yüzüne tükürüp:

“Sapık” diye, ona damga vuruyorlarmış…

Ancak, ona asıl koyan, kurtarıcı olarak gördüğü beraber, ava gittikleri arkadaşı olan hoca idi…

Avcı hocamız, onu öyle görüp:

“Pis sapık” diye, yüzüne tükürünce, diğeri, kendinden geçerek, tamamen bitmiş, tükenmişti…

Çiçekli donu ile kanepenin köşesine büzülmüş, boş gözlerle ona söven, millete bakıp durmuş…

12.04.2021

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 45 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları