DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Cücüğü ile… / Rahman Ayhan

Geçenlerde, bir yazımda YÖK’ün beni,
Önemli bir yere atadığını yazmıştım…
Devlete, millete,
Daha faydalı olabileceğimi düşünerek,
Bu atamayı bende kabul etmiştim…
Benden
Hıyar ve yağ isteyen yetkiliye, hıyar ve yağın yanında,
Soğan ve patateste almıştım…
Pastaneye giderek, hepsini,
Özel hediyelik paketlere koydurmuştum…

Hatta
“Bekle beni Ankara, sana geliyorum” demiştim…

Fakülte Sekreterimiz Salim Özbakır
Beni çağırdığında, kendini üzgün bulmuştum…
Tabi benim gibi önemli birinden ayrılmak, onu üzmüştü…
Gerçi dekan bey,
25 yıl çalıştığı fakültede
Salim’e, “Seni istemiyorum” deyince,
Onu, Mimarlık Fakültesine vermişlerdi…
Bütün herkes
Buna tepki gösterince,
Salim mi, dekan mı? diye referandum yapılmış,
Herkes, Salim’i, dekana tercih etmişti…
Rektörlüğe koşan dekan,
Referandumun yenilenmesini isteyince
Tekrar yapılan oylamada
Koskoca fakültede
2 oy alan dekanın oyu
Bu sefer 1’e düşünce, küplere binmişti…
Neyse
Salim’de benim gibi fakültede, misafir sayılıyordu…
Fakat ne yaparsın ki,
30 yıldır aynı çatı altında beraber çalışmak,
Kolay bir şey değil…
Ailelerimizden daha fazla, birbirimizi görüyor,
Bir kardeş gibi yıllardır devlete, millete, hizmet edince,
Acı, tatlı, anılarımız olmuştu…
Yanına gittiğimde, tayin yazım olacak, bir zarf uzattı, bana…
Devlete, millete, faydalı olacağım diye sevinirken,
İş ciddiye binince bende, duygusallaşmıştım…
Kolay değil,
Bu kadar yıl beraber olduğum, arkadaşlardan ayrılacaktım…
Balık burcunun en büyük özelliği olan
Duygusallığı, yoğun olarak yaşıyordum…
Şehit cenazelerinde hüngür hüngür, ağlarım…
Hatta dün Trabzon’a gelen
Türk Yıldızlarının pilotlarından olan
Şehit cenazesi Yüzbaşı Burak Gençcelep’in
Şehadetini duyunca,
Saatlerce kendimi tutamamış, ağlamıştım…
Ancak
Kutsallarım olan
Devletime, Bayrağıma, Ezanıma laf söylendiğinde,
Bir anda şahin olurum…
İşte
Ağlamaklı durumda olan Salim’i görünce,
Bende, neredeyse ağlayacaktım…
Uzattığı zarfı alarak,

“Ya, çok üzülmeyin, arada arkadaşları ziyarete gelirim…
Gömülürken,
Pardon dilim sürçtü, ayrılırken, tören yapmayın…
Yoksa kolay ayrılamam” dedim…

“Ne töreni? ”

“Şey, ayrılırken tören falan yapılıyor ya,
Ondan bana yapmayın!” dedim…

Salim,
“Zarfı oku” deyince, zarfı açmak için elime almıştım…

“Aslında açmaya gerek yoktu!
Ama
Adet yerini bulsun diye, açacaktım…
YÖK’e danışman,
En kötü ihtimalle, Daire Başkanı olarak, atanacaktım…
Belki de, rüyalarım gerçekleşerek,
KTÜ’ye, Rektör olarak atanmıştım…
KTÜ’ye Rektör olursam, aklımda, müthiş projelerim var…
KTÜ’yü dışa açacaktım ve
Bilime öncelik vererek, bilim adamlarını
Teşvik edeceğim…
Yeni atanan yöneticilerin
Kısa zaman içinde,
Herkeste bıraktığı kötü hissiyatı öyle kolay
Onarmam mümkün değil
Ama KTÜ’yü yukarılara taşımaya çalışacağım…
Tabi kısa zamanda
Bu kadar işi nasıl yapacağımı merak ediyorlar
Ancak
Şimdi bunları açıklayıp, deşifre edemem…
Biliyorsunuz
Akademik çevrede intihal diye,
Başka birilerinin yaptığı çalışmaları kendinin gibi gösteriyorlar,
Benimde projelerim çalınabilir…
Sayın Rektörümüz
Yeni atandığında ilk başta çok büyük
İvme kaydetmiş,
Her mevki ve kesimden insanın takdirini kazanmıştı…
Fakat
Etrafını kuşatan beceriksizlerden sonra
Şiddetle gözden düşmüş,
Artık görevden alınması gündeme gelmişti…
Belki de Rektör Hocamız
Benim projelerimden haberdar olup,
İtibarını geri kazanmak için
Rektör Yardımcısı olarak, beni atamak istiyordu…
Ancak
Kusura bakmasın bu saatten sonra
Bu teklifi kabul edemem…
Ben, hedeflerimi çok daha fazla büyüttüm…

İşte
Bu duygularla, zarfı açıp, okumuştum…
YÖK tarafından gönderilen bu zarf, bir soruşturma yazısıymış…
Yazılarımda onlarla, da..ak geçiyormuşum,
YÖK’ü, YOK sayarak, kekliyor muşum…

“Aaaa ben ne beklerken, ne geldi!” derken,
Bir anda kafama dank etti…

Tabi yaaaaa,
“Hani nerde?” diye,
Fakülte Sekreterimiz Salim Özbakır’ a sormuşum…

“Ne nerde?”

“Bırak, benle dalga geçme, nereye el sallayacağım?” diyerek,
Odayı, araştırmaya başlamıştım…

“Ne diyorsun”

“Ya bırak, ben çok uyanığım
Bana, kamera şakası yapıyorsunuz değil mi? “diye kamerayı arıyordum…

Salim’in
Yemin billahına inanarak, olayın gerçek olduğunu anladım…

Bende, bir sürü uğraşarak,
Tanzim Satıştan satın aldığım
Hıyar, soğan, patates ve tam 1 litrelik yağı, hediyelik yaptırmıştım…

Neyse
O kızgınlık ve sinirle beraber olmayacak bir iş yaptım…
Bu, hediyelik paketleri akşam eve götürdüm…
Elimdeki paketleri gören çocuklar
Beni, yolda karşılamışlardı…
Paketleri açınca
Tektaş yüzük almaktan daha fazla sevinmişlerdi…
1 kilo hıyar, 1 kilo soğan,1 kilo patates ve 1 litrelik yağ,
Bu kadar bolluk dünyanın neresinde var…
Zaten 1 kilo patates, bir kilo soğan,
1 kilo hıyar ve 1 litrelik yağı alıp, marketten çıkarken,
Onlarca gözün bana nefretle çevrildiğini görmüştüm…
Yanlış yaptığımı anlayınca
Kasiyer kıza sesli bir şekilde,

“Bunları hediyelik aldım,
Ankara’ya götüreceğim, ona göre” diye, bağırarak söyleyince,

“Haaaaaaaaa” diyen herkes, kendi işine bakmıştı…

O kadar şeyi,
Kendi evime aldığımı sanıp, bana tepki gösteriyorlardı…
Neyse akşam vakti geldiğim ev de,
Çocuklar elime sarılmış, poşetleri kapmıştı…
Afrika’da, su bulmuş insanlar gibi
O akşam çok neşelenmiştiler…
Tabi o kadar şeyi getirdiğim için
Çocuklar bana masaj yapıyor,
Hanım getirdiği leğende ayaklarımı yıkıyordu…
Bir Kral edasıyla
Yemeğim önüme gelmiş,
Önlüğümü takarak, beni yedirip, içiriyorlardı…
Bu kadar ilgiyi hiç görmediğimden
Bende, şımardıkça şımarıyordum…
Gerçi
Onlara bu ziyafetin nedenini söylememiştim…

Neyse
Bir gün sonra getirdiğim malzemelerle yapılan
Kuru Fasulyenin yanında,
Soğana bir yumruk vurarak, bunun acısını çıkartıyor,
Tam bir soğanı,
Tek başıma, ben yiyordum…
Hem de,
Öyle böyle değil, cücüğü ile birlikte…

Tabi
Beni okuyanlar çok iyi biliyorlar
Sürekli olarak kâbuslar görünce,
Cevat Hoca’ya okunup korkularımı atıyordum…
Daha sonra uyandığımı ve
Bütün bunların,
Kâbus olduğunu anlatmama gerek var mı?

09.04.2021
Araştırmacı Yazar

Bu yazıyı paylaş:

One thought on “Cücüğü ile… / Rahman Ayhan

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 45 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları