DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Kazdağlarının Türkmenleri / Güzin Osmancık


Yaz geldi mi Ege’nin iğde kokulu sahilleri bir başka güzel olur. Özellikle bitmez tükenmez efsaneleri ile Kaz Dağları aşk kokan zirvelerine davet eder insanı. Aklını başınızdan alacak bir tutku, bir sevdadır özlem ile sevmek dağları. Ayaklarınız yerden kesilircesine uçarak çıkarsınız Kaz dağlarının zirvelerine. Çünkü anlatılması imkânsız bir aşkın hasretidir Kaz Dağları.

Edremit Altınoluk yolu arasında Tahta Kuşlar tabelasını gördüğünüzde mutlaka buraya uğramadan geçmeyin derim. Tahtacılar yani tahtacı Türkmenlerinin köyüdür burası. Fatih Sultan Mehmet Han zamanında buraya davet edilip Kaz Dağlarına yerleştirilen Türkmenlerin köyüdür.

 Mitolojide İDA olarak geçer bu dağların adı. İda Kuzey Egenin efsaneleri ile ünlenmiş gizemli dağıdır. Homeros’un İlyada Destanında Zeusun Truva ile Akhaların savaşlarını izlediği dağın burası olduğu söylenir. Hatta tarih ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yer de burasıdır. Hera, Athena ve Aphrodies, üçü de birbirinden güzel, birbirinden çekicidir. Birbirleri ile kıyasıya yarışırlar çoban Paris’e eş olabilmek için. Sonunda aşkını ispat eden Aphrodies kazanır yarışı.

 Türkmenlerin bu dağlara gelip yerleşmesinden sonra Kaz Dağları olarak anılır buraları. Çünkü Türkmenlerde kaz kutsaldır, bilgeliğin simgesidir. Türkmen göçerler Horasandan Sarı Saltuk yönetiminde gelip yerleşmişler buraya.

Buram buram maneviyat kokan bu dağlar, adeta bin bir gece masallarını aratmayan efsaneleri ile doludur.  

Tahta Kuşlar köyüne girdiğinizde karşınıza çıkan ilk şey etnografya müzesidir. Kendisi de bir Türkmen olan Selim Kudar’ın kendi gayretleri ile kurduğu bu müzede Türkmenlere ait ne varsa hepsini bulabilirsiniz. Hatta Türkmenler ile Kızılderililerin aynı köke sahip oldukları, kullandıkları takılardan tutun süslemedeki motiflere kadar her şeyin bire bir olduğuna şahit olursunuz.           

Türkmenler Oğuzların Salur boyundan olup İslamiyet’i kabul ettikten sonra Türkmen ismini almışlardır. Onların dilinde Türk demek en kuvvetli, en güçlü, kudretli doğmuş yiğit demekmiş. Türkmen ise türetilmiş bir kelime olup, öz Türk gerçek Türk anlamına geliyormuş. Men veya man eki, anlamı daha da kuvvetlendirmek için kullanılan bir takıdır. Aynı kara-man, koca-man koda-man gibi.

1071 yıllarında Anadolu’ya büyük göçler başlar. Bu Türk boylarından Türkistan’ın Yesi şehrinden edindikleri eski kültür inançlarını İslamiyet ile harmanlayarak Ahmet Yesevi Hz ekolünü oluştururlar. Ve Anadolu’ya Horasan Erenleri olarak dört bir yana dağılırlar.

Bunlardan Saru Saltuk Balıkesir’de Karasi Beyliğine katılır. Karasi Beyi de onları bu dağlara yerleştirir. Daha sonraları Fatih Sultan Mehmet han donanma yapımı işini Durhasan Babaya bağlı tahtacılar ile Sarı Saltuğa bağlı Türkmenlere verir. Artık bu dağların sahibi onlardır. Kuşlar Bayırı olan bu köyün adı ondan sonra Tahta Kuşlar ismi ile bilinir.

Türkmenler dünya literatürüne girebilecek inanılmaz bir kültür hazinelerine sahiptirler. İnançlarına ve kültürlerine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Ve yüzyıllardır bu kültürlerini bozmadan yaşarlar.

  En önemli şeyleri tohumları ve tohumlarından ürettikleri takılarıdır. Takı onların yatırımıdır. Evlenirken kızlar kepez adını verdikleri tüylerden yapılmış bir başlık takarlar ki bunun aynısı Kızılderililerde de vardır. Sembolleri, nazarlıkları, takıları birebir Kızılderililerle aynıdır. Sembol dilini çok kullanırlar. Kırmızı onlarda koruyucu, yeşil ise bolluk ve bereketin simgesidir.

En büyük özellikleri doğal hayatın devamı için kutsal saydıkları tohumlarıdır. Bu sebeple tohumlarını boyunlarında takı olarak saklarlar. Anaerkil bir yapıya sahiptirler. Çünkü neslin devamı dişi sebebi iledir. Kadın onlarda kutsaldır. Kız çocukları doğunca sevinilir ve kurban kesilir, obada ziyafetler verilir, şenlikler yapılır. Bu yüzden hiçbir dişi hayvan kesilmez, kurban edilmez. Üzerinde takı olarak çok tohum taşıyan kişi zengin kişidir. Evlenmek isteyen kızlar boyunlarında ipe dizilmiş karanfil kolye taşırlar. Çünkü karanfil östrojen hormonunun salgısını çoğaltır. Anne olanlar ise Boy Otundan bir kolye takarlar. Çocuk doğduğu günden beri anne bu kolyeyi taşıdığı için çocuk bu kokuya alışır. Anne çocuktan ayrılacağı zaman bu kolyeyi çocuğun yanına bırakır. Bu kokuya alışık olan çocuk anneden ayrıldığını fark etmez.

Takıların Türkmen kültüründe bir dili vardır ki, kişinin sosyal durumunu bildirir. Dul, evli, evlenme çağında, bekar, tekim gibi her şeyi takılar ile sembolize ederler. Kızlar buluğ çağına kadar çok tohum yapan hurma, tespih tohumu gibi kolyeler takarlar. Genç kızlar, tohumu az olan badem ve zeytin gibi tohumları takarlar. Soylular, çok zenginler, gaiçya, mercan dan yapılmış kolyeler ile sosyal durumlarını belirlerler. Bu kültürün aynısı Kızılderililerde de vardır. Çadırlarının da keçi kılından yapılmasının sebebi yılan ve akrebin keçi kokusu olan yere yaklaşmamasıdır. At kılı ise sinek ve örümceğe karşı kullanılır.

Düğünlerde kızlar erkekleri oyuna kaldırırlar. Erkeğin bir kızın davetini reddetme gibi bir lüksü yoktur. Mutlaka davete icabet etmelidir. Eğer reddedecek olursa bir daha düğünlere alınmaz. Kadın Türkmenlerde her şeydir, anadır, evlattır, evin hakimidir, yuvanın sahibidir. Ailenin beynidir.

Onlar kaz dağlarının gerçek sahipleridir. Semahları, düğünleri, adakları, kültürleri ile bize çok şeyler anlatırlar. Yüz yıllar önce gelecekte olanları bilmiş gibi tohumlarına sahip çıkmışlar, tohumlarını adeta kutsal bir emanet gibi saklamışlar ve hiç bozulmadan bugüne kadar getirmişlerdir.

Kaz dağlarında bilindik üç tepe vardır ki bunlar Sarıkız tepesi, Cilbak Baba tepesi, Karataş tepesi. Bu tepelere ait efsaneler de dilden dile dolaşır. Dağda geceleri görülen ışık veren yeşil taşların yolda kalanlara yol gösterdiği dilden dile dolanan efsanelerden biridir. Bir de kırklar tepesi vardır ki oraya inene bir bulut içinde kırk dervişin indiği ve semah yaptıktan sonra yine bir bulutun onları içine alıp götürdüğü görenler tarafından anlatılır.

Anlatmakla bitmeyen bu hikayelerin pek çoğu gerçek, gerçeklerin dilden dile dolanması ile efsane olmuş hikayeler. Bizlere pek çok şeyler anlatmıyor mu? Kaz dağlarının Türkmen köylülerini gördüğünüzde onları hemen tanırsınız. Başlarında oyalı yemenileri, boyunlarına taktıkları takıları ve üzerlerindeki geleneksel giysileri ile pazarların adeta süsüdür onlar. Kaz Dağları onlarsız, onlar ise Kaz dağları olmadan yapamazlar.

Yine Kaz Dağlarında bahar ve baharda Kaz Dağlarında olmak bir ayrıcalıktır.

Bu yazıyı paylaş:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 50 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları