Ferhat ile Şirin (Bistun Dağı Efsanesi) / Güzin Osmancık
Büyük bir aşkın efsaneleşmiş hikayesi
Oldum olası efsaneleşmiş aşkların hikayeleri cezbeder beni. Çünkü aşk, Yaratıcının kullarına bahşettiği en kutsal duygudur. Ama nedense aşk, hep kavuşamayanları efsane eder. Bugün İran da Bisotun dağını görmeğe gidiyoruz. Bu dağın birçok özelliği var. Şu an karşımda duran Heybeti ve dimdik duruşu ile efsanevi bir dağ. Eski çağlardan beri bir tapınma merkeziymiş. Dağda bulunan Herkül heykeli ve dağa kazınmış tarihin en eski çivi yazıtları, İran da Ahameniş İmparatoru büyük Darius tarafından 3 dilde yazdırılmış. Dünyanın en eski dilleri olan Elamca, Babil Aramcası ve Ariyanca olarak yazılan bu yazıtlar dönemin siyasi gelişmelerini anlatıyormuş. Aynı zamanda dünyanın en eski dilleri olması sebebi ile UNESCO tarafından dünya mirası listesine alınmış.
Ama benim için en önemlisi Şirin’e Kavuşabilmesi için dağı delen Ferhat’ın hikayesi. Hani hep deriz ya, aşkı için dağları delen Ferhat gibi bir aşık var mıdır dünyada diye.
Bisotun dağı Irak sınırına 120 km uzaklıktaki Hamedan kentinde bulunan çok sarp bir dağ. Kirmanşah ile Hamedan arasında İpekyolu üzerinde bir yerde. Dağların gizemi, sırları çok farklıdır. Dağların doruklarına çıktıkça dünya sizden uzaklaşır, siz dünyadan uzaklaştıkça Yaratıcıya yaklaşırsınız. Bütün Peygamberlerin dağlar ile kopmaz ilahi bir ilişkileri vardır. İnsanların Yaratıcıları ile ilişki kurduğu yerlerdir dağlar. Dağlar, gücün, kudretin, kutsallığın sembolüdür. Dağların kutsallığı yanında kutsal insanların barınağı olarak da anlatılır. Dağlar aynı zamanda kutsal aşkların da simgeleridir.
Bisotun Dağı Ferhat’ın aşkı uğruna deldiği dağ olarak bilinir. Ferhat ile Şirin’in hikayesi pek çok ülkede, pek çok dilde yazılmasına rağmen asıl olayın geçtiği yer olarak burası Bisotun dağı gösteriliyor. Dağın hemen yamacında bulunan Şah Abbas Kervansarayı ise görmeğe değer. Kervansaray, bugün İran’a gelen turistleri ağırlayan bir otel olarak kullanılıyor.
Bin metre yüksekliğinde ki bu dağ eski yıllarda bir tapınma merkezi olması sebebi ile Tanrılar Dağı diye de anılıyor. Diğer bir ismi ile Bisotun Dağı Divan edebiyatında, Bisütün-ı Mihnet , Bisütunu Derd, Küh-i Gam, Derbend-i Mihnet, Ferhad-ı Küh-ken(dağ kazıcı) olarak geçer.
Ferhat ve Şirin, İran, Türk ve Azeri edebiyatında geçen efsaneleşmiş yöresel bir aşk öyküsüdür. Gerçekten yaşanmış mı, yoksa sadece edebiyat konusu olan bir hikâyeden ibaret mi bilinmez. Bilinen tek şey, onların pek çok ülkede bilinmeleri.
Bu hikâye 10 YY. Divan şiirlerinde sıkça adı geçen, Firdevs’inin Şeyh Namesi’nde, Hamses’inin mesnevisinde Hüsrev-ü Şirin hikayesi olarak geçer. Ferhat ile Şirin’in hikayesi pek çok kültüre mal olmuş bir hikâyedir.
Hazin hikâye her dilde farklı farklı anlatılmaktadır. Fars edebiyatında hamse (5 adet mesneviye sahip)türünün en güzel örneklerinden biri olan Nizam-ı Gencevi’nin mesnevisinde anlatılan hikâye gerçeğe en yakın olanlarından biridir. Pek çok dilde konu Hüsrev-ü Şirin bazen de Ferhat-ü Şirin olarak kaleme alınır.
Hikâye, Sasani hanedanından Hüsrev-i Perviz ile Azerbaycan Berde kentinin prensesi olan Şirin’in aşk öyküsüyle başlar. Daha sonra su yolları yapmakla ünlü olan kühken mimar Ferhat, Şirini görüp ona aşık olunca bu hazin aşk hikayesi Ferhad ile Şirin olarak devam eder.
Hikaye şöyle başlar. İran hükümdarı Hürmüz, çocuk aşkı ile yanıp tutuşmaktadır. Nihayetinde bir çocukları olur. Adını Hüsrev koyarlar. Hüsrev bir gece rüyasında dedesi Enüşirevanı’yi görür. Dedesi Hüsrev’e Allah tarafından 4 şeyin ihsan edileceğini müjdeler. 1- Emsalsiz güzellikte bir sevgili 2-Adı Şebdiz olan harikulade bir at 3- Barbed adında bir musikişinas ve muhteşem bir taht.
Hüsrev yetişkinlik çağına gelince arkadaşı Şapur ile birlikte ülkeleri dolaşır. Ve bir gün Ermen Melikesi olan Mihin Banu’nun güzeller güzeli yeğeni Şirin’in Şebdiz adında bir atı olduğunu öğrenir. Ve bu sebeple Şirine karşı büyük bir ilgi duyar. Arkadaşı Şapurun da yardımları ile kendini Şirine tanıtır. Aralarında ki aşk kaçınılmazdır. Avlanmak için gittikleri ormanda Hüsrev ile bir araya gelen Şirin Hüsrev’in nefsani taleplerine karşı set çekince araları açılır. Bunun üzerine Hüsrev Meryem isminde bir kadınla evlenir. Ama Şirine karşı duyduğu aşk hiç bitmemiştir. Bu arada Şirin, Ermen de Susuz şehrin Melikesi olmuştur. Ama Hüsrev’e duyduğu aşkı unutamamıştır. Hem Hüsrev’in imkansız aşkını hem de tahtın yükünü taşıyamadığı için tahtını bırakıp Medain’deki köşküne çekilir. Hüsrev hala daha aklı Susuz Şehrin Sultanı Şirin de olduğu için onun bulunduğu bölgeye su getirtip köşkünün etrafını yeşillendirmek, otlak haline getirmek ister.
Bisütun dağının ardında akan bir su kaynağı vardır ki dik dağ sebebi ile su yerleşim merkezine bir türlü ulaşmaz. Hüsrev’in arkadaşı Şapur bu işi yapabilecek birinin olduğunu söyleyerek Ferhatı Medaine getirtir. Kühken Ferhat nakkaş ve mühendistir. Ferhat, çok kısa bir zaman da dağları delerek Medaine su getirir. Fehad’ın açtığı bu kanal Divan edebiyatında Çeşme-i Şir olarak geçer.
Ferhat’ın aşkı burada başlar. Şirini gördüğü anda ona büyük bir aşk ile tutulur. Zamanla bu büyük aşk bütün çevrede her yerde duyulmaya başlar. Bu aşkın söylentileri Hüsrevin de kulağına gidince kıskançlıktan ne yapacağını bilemeyen Hüsrev Ferhat’ı yanına çağırır. Ve ona büyük miktarda mücevherler teklif ederek Bisotun dağından ordularını geçirecek bir yol açmasını ister. Bisotun dağı oldukça sarp ve sert kayalardan oluşan bir dağdır. Bugüne kadar hiç kimse o dağı aşıp bir yol açamamıştır. Ferhat bu delinmesi imkânsız olan dağa gürz darbelerini indirirken gözünden de kanlı yaşlar akar. Kayalara düşen gözyaşlarından kan kırmızı lalelerin açıldığı söylenir. Kırmızı Laleleri ile ünlü olan bu dağda belki de mevsim dolayısı ile laleleri göremedik.
Ferhat ancak dağdan bir geçit açabilirse Şirinine kavuşabileceğini bilir. Var gücü ile gürzünü kayalara vurur. Bu dağdan bir yol açması imkansızdır. Ama aşk öyle bir şeydir ki, engel tanımaz.
Ferhat, Şirine kavuşabilme hayali ile var gücüyle çalışır, an be an Şirine kavuşması yaklaşmıştır. Bisuton Dağı, aşılması imkansız dağ. Ferhat’ın gürz darbelerine dayanabilir mi? Dağ, hayatımızda karşımıza çıkan engeller. Dağı delen Ferhat azmin, sabrın, aşkın simgesi. Aşk, hayatın varoluş sebebi.
Ferhat son gürz darbelerini vurduğu o anda Şirinin ölüm haberi ile yıkılır. Dağı titreten bir çığlık ile gürzünü havaya fırlatır. Ve daha güçlü bir hızla yere inen gürz Ferhat’ın başında onun sonunu getirir. Hikaye, “Ferhat’ın ölüm haberini duyan Şirin’in bu acıya dayanamayıp hayatına son verir “diye biter.
Aşk hikayelerinin yüzyıllarca akılda kalmasının sebebi acaba acı çekmenin, ızdırabın hasretin okuyucuları daha çok mu etkilemesidir. Aslında mesnevilerde Hüsrev’in aşkı ağır bassa da hasreti, acısı, ümidi, aşkı için gösterdiği gayreti ile Ferhat daha çok sevilmiştir. Aşkı için verdiği mücadele onu aşkın simgesi yapmıştır. Her ne kadar hikaye Şirin-i Hüsrev olarak anlatılsa da biz onu hep Ferhad ile Şirin olarak biliriz. Demek ki aşk fedakârlık, aşk her şeyden vaz geçmek, aşk uğruna dağları delecek kadar sevmekmiş.
Derler ki, Ferhat’ın gürzüne dayanamayan Bisuton dağımı daha güçlüdür, yoksa dağı delen aşık Ferhat mı? Bu sebeple bu dağ Ferhat’ın gürzüne dayanamayan dağ olarak da anılır. Bu sebeple bu aşkın hüznüne dayanamayan dağ sürekli sallanıp durmaktadır.
Bedende öyle bir organ vardır ki iradenin gücüne tabi olmayan, aklı dinlemeyen, seçme hakkı olmayan. Sadece kaderinde yazılana, kalbinin sev dediğine meyleden kalptir o. O sadece kaderinde yazılana, kalbinin sev dediğine meyletmişti.
Ferhat da keşke bilmiş olsaydı aşkın ilahi aşka bir davet olduğunu.
Dertli aşık, aşk yolunda olmuştur irşad,
Memaliki aşkı eyledi abad,
Tişesini taşlara vurdu Ferhad,
Bisuton da diyerek Allah, Allah.