DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Kızıl Şehir Marakeş / Güzin Osmancık


Tanrı’nın Ülkesi (Markush)


Uzun zamandır merak ettiğim bir ülkenin sıcak iklimindeyim şimdi. Biz bu toprakları “Fas” olarak bilsek de, buranın gerçek adı Morocco. Eskiden Osmanlı fesleri burada, Fes şehrinde üretildiği için ülkemizde “Fas” olarak anılmış. Ülkenin kendi dilindeki ismi El-Mağrib, yani “en batıdaki yer.” Arapçada da bu kelime “akşam” anlamına geliyor. İngilizce ve Fransızcada ise Maroc olarak biliniyor.

Buranın yerli halkını Berberiler ve Araplar oluşturuyor. Berberiler, burada yaşayan çöl halkı. Kendi dilleri, yazıları ve güçlü bir kültürleri var. “Berberi” kelimesi, Romalıların kullandığı “barbarlar” kelimesinden türemiş. Bu nedenle Berberiler, kendilerine Amazigh (özgür insanlar) denmesini istiyor.

Berberiler; Moritanya, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Mali ve Nijer gibi bölgelerde yaşayan Kuzey Afrika’nın yerli halkı. Sağlam bir kültürel mirasa sahipler. Fas, Berberi, Arap ve Fransız etkilerinin harmanlandığı bir ülke. Bu nedenle burada üç dil birden kullanılıyor. Fas’ın resmi dili Darija Arapçası, fakat Atlas Dağları’nda yaşayan Berberiler Tamazigh dilini konuşuyorlar.

İslam’la Tanışma

MS 680 yılında bu topraklara 200 kişilik bir Arap Emevi mülteci grubu gelmiş. Bu kişiler, bölge halkına İslam’ı tebliğ etmiş. Halk da bu davete inanarak İslam’ı kabul etmiş. Böylece Fas, bir İslam ülkesi haline gelmiş.

Efsunlu Şehir: Marakeş


Fas’ın ilk başkenti olan ve “Tanrı’nın Ülkesi” olarak anılan Marakeş, binbir gece masallarını anımsatan efsunlu bir şehir. Şehri dolaşırken kendinizi hayal edemeyeceğiniz gizemli mekanlarda buluyorsunuz. Sokaklardan yükselen baharat kokuları, her hastalığın devası olarak bilinen çeşitli yağlar, toprak çanak çömlekler… Görsel ve kültürel bir şölen adeta sizi büyülüyor.

Marakeş, sislerin arkasına saklanmış zirveleri göğe yükselen Atlas Dağları’nın eteklerine kurulmuş. Kızıl topraklardan yapılmış evleriyle adeta bir ressamın elinden çıkmış gibi. Bu nedenle “Kızıl Şehir” olarak anılıyor.

Fas’ta her şehrin kendine özgü bir rengi var:

Kazablanka – Beyaz
Şafşafat – Majorelle Mavisi
Marakeş – Kızıl

Şehirde her şey kızıl toprak rengine boyanmış. Başka bir renk kullanmak yasak. Böylece şehir, doğanın içinden fışkırmış gibi fantastik bir görünüm kazanıyor.

Marakeş’in Kalbi: Jemaa el-Fnaa Meydanı

Fas’ın tarihî ve kültürel başkenti sayılan Marakeş’in en önemli bölgesi, Eski Marakeş yani Medina. Buradaki en dikkat çekici alan ise Jemaa el-Fnaa Meydanı.

Bu meydanın geçmişi oldukça çarpıcı. Önceleri halka açık infaz alanı olarak kullanılıyormuş. Suçlular halka ibret olsun diye bedenleri çürüyene kadar meydanda sergilenirmiş. Bu nedenle halk meydandan uzak dururmuş. Zamanla bu algıyı değiştirmek için meydan adeta bir panayıra dönüştürülmüş.

Artık meydanın gerçek sahipleri; yılan oynatıcıları, maymunlar, sokak çalgıcıları ve göstericiler. Ancak turistler için ilgi çekici olan bu gösteriler, beraberinde mutlaka bahşiş bırakma zorunluluğu getiriyor. Sevmeniz için maymun uzatıldığında, boynunuza yılan bırakıldığında ya da sadece bir şeylere bakarken bile mutlaka bir miktar para vermeniz gerekiyor. Özellikle kobra yılanları, bu meydanda en dikkat çekici unsur.

Nane Çayı ve Marakeş’in Tadı

Fas’ta çaya hasret kalmıyorsunuz. Burada bol bol nane çayı içiliyor ve “Fas viskisi” olarak adlandırılıyor.

Şehirdeki en görkemli yapılardan biri de 70 metre yüksekliğiyle her yerden görünen Koutoubia Camii. Fas cami mimarileri alışılmışın dışında; kubbesiz ve dikdörtgen minareli.

Doğanın Sanatı: Majorelle Bahçesi

Sıradaki durağımız Majorelle Bahçesi. Burası, anlatmak için kelimelerin yetersiz kaldığı bir mekan. Dev kaktüsler, palmiyeler, havuzlardaki farklı balık türleriyle huzur dolu bir ortam.

Bahçe, Fransız oryantalist sanatçısı Jacques Majorelle tarafından 1923 yılında kurulmuş. 1919’da Marakeş’e taşınan Majorelle, buranın ışığından ve renklerinden etkilenmiş. Majorelle Mavisi denilen çivit tonunu Fas’a kazandırmış.

Majorelle’in ölümünden sonra bahçe, Yves Saint Laurent ve Pierre Bergé tarafından satın alınıp restore edilerek Berberi Müzesine dönüştürülmüş. Sessizliğin sesi kuşlarla doluyor. Ressamlar köşe başlarında bu güzellikleri resmetmeye çalışıyorlar.

Yves Saint Laurent’in şu sözü Marakeş’i en iyi şekilde tanımlar: “Bana renkleri bu şehir öğretti. Onun ışığına, cüretkâr melezliğine ve coşkulu keşiflerine tutuldum.”

Zamanın İzinde: Saraylar, Sokaklar

Şehri yürüyerek geziyoruz. Atlı arabalar yaygın ama biz eski sokakları keşfetmek istiyoruz. Toprak renkli evler arasında rehberimizden ayrılmadan, dar sokaklarda geziyoruz. Bazı sokaklardan iki kişi yan yana ancak geçebiliyor. Labirent gibi sokaklarda bol bol fotoğraf çekiyoruz.

Sıradaki durak: El Bahia Sarayı. Fas’ın mimari estetiği, ahşap ve taş oymacılığı burada vücut bulmuş. Zemin ve duvarlardaki Zellij mozaikleri, İslam’ın tevhid anlayışını yansıtan geometrik desenlerle süslenmiş. Sarayın 150 odası var. 1866’da Büyük Vezir Si Musa, eşi Bahia için bu sarayı yaptırmış.

Fas’ın Lezzetleri ve Alışveriş Kültürü

Fas’ın en bilinen yemeği Tajin. Bizdeki tandıra benziyor. Ancak elle yeniyor, çatal verilmiyor. Cuma günleri özel olarak hazırlanan Kuskus, sebzeli ince bulgur yemeği. Fakat bizim damak zevkimize pek uygun değil.

En çok tüketilen yiyeceklerden biri ise salyangoz. Tezgâhlarda salyangoz çorbası satılıyor ve halk arasında oldukça popüler.

Hurma ve Argan ağaçları, iklimi sayesinde bolca yetişiyor. Argan yağı, sabunu ve kozmetik ürünleri burada en çok tercih edilen hediyelikler arasında. Alışverişimizi bunlarla tamamlayıp gezimize devam ediyoruz.

Seyyahların İzinde


Bu topraklar, Berberi bilgini ve seyyahı İbn Battuta’nın yaşadığı topraklar. Biz de onun izinden giderek Fas’ın tarihini, çöllerini ve insanlarını keşfetmeye devam ediyoruz. Önümüzde kilometrelerce sürecek Sahra Çölü, Şafşafat’ın mavi evleri ve ünlü filmlerin çekildiği Atlas Stüdyoları var.

Seyyahlığımız daha yeni başlıyor…


Bu yazıyı paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir