DergiZan

Yazı ve Sanat Ülkesi

Mısır ( EGYPT) / Güzin Osmancık

KADİM MEDENİYETLERİN GİZEMİ

Gizemin bilinmeye susadığı tarihi belde MISIR

Şimdi gizemli ülke Mısır topraklarında Sharm El Sheikh deyiz. Uçsuz bucaksız çöllerinde ki en heyecanlı etabımız şimdi başlıyor.  Sina çölündeki safari turu ile başlıyoruz gezimize.  Bu anlatılmaz bir duygu. Gittiğim her ülkede o toprakların iklimini ruhumda hissedip yaşarım. Şimdi Sina Çölünde bedevilerin develeri ile yarıştayız. Bu geceyi çöldeki bedevilerin yerleşim yerlerinde geçireceğiz. Yerlere kurulmuş minderlerde günün yorgunluğunu atarken bir yandan da geceyi çölün yerlilerinin gösterilerini izleyerek geçiriyoruz.  Akşam yemeğinde masalara gelen minik mangalın üzerinde ki etlerden yerken, ortada ateş üzerinde pişen bazlamaları da yemeğimize katık ediyoruz.  Bu ilk günümüz, çöl ikliminde geçirdiğimiz inanılmaz bir gecedeyiz. Hava ılık mı ılık, iklim insanı içine alıp kendinde kaybettirecek kadar nostaljik bir ortamı size yaşatıyor.  Gecenin geç saatlerinde yine atv lerimize binip Mısır müzikleri eşliğinde otelimize geri dönüyoruz.

 Sabah Kızıl Denizde denizaltı maceramız var. Şimdi altı camdan yapılmış teknelerde deniz altındaki balıklarla yarışıyoruz. Deniz altı bambaşka bir dünya. Devasa süngerler, hiç görmediğimiz balık türleri ve mercan kayaları ile turumuza devam ediyoruz. Nil Nehrindeki yat gezimiz ise hayal ettiğim gibi olmuyor. Nil Nehrini daha bakir filmlerde gördüğüm gibi düşünürken medeniyetin ortasında süzülen nehirde tur atıp gezimizi bitiriyoruz.

Şimdi heyecanla görmeyi beklediğim piramitler beldesi Kahire doğru yola çıkıyoruz. 10 saat süren bir yolculuktan sonra nihayet Kahire’deyiz. Piramitleri görmek üzere Gizeye doğru yol alıyoruz.  Yolda develer, at arabaları, vasıtalar ve insanlar arasında Gizeye ulaşmaya çalışıyoruz . Aklımdan bu medeniyeti kuran insanlar hepsi birden toptan yok mu oldular diye geçiyor. Böyle bir medeniyetin sahiplerine ne olmuş olabilir.  

Gök yüzüne gizlenen medeniyet, Piramitler

 Kahire, Nil nehrinin kıyısına kurulmuş, Nil’in bereketli suyundan nasiplenen, dönemin en görkemli şehri. Fatimilerin baş şehri olan bu belde 973 yılına kadar El-Mansuriye olarak biliniyordu. Ancak 974 yılından sonra Kahire adını almış. Nil nehri denilince aklımda hep bir sepetin içine koyulup nehre salınıp, kaderine terkedilen bebek Musa gelir. Ama bu şehri efsunlu kılan hikayelerinin içinde en çok sözünü ettiren Piramitleridir. Kadim tarihin gizemi içine saklanmış, akıllara durgunluk veren, asırların çözülemeyen sırlarıdır piramitler. Tarih de yazının başlangıcından öncesi Kadim medeniyetler olarak bilinir.  Piramitlerin geçmişi M.Ö 4500 yıla kadar dayandığı söyleniyor. Bu kadar eski bir geçmişi olan bu medeniyetin sahipleri kimlerdi acaba? Bu eserler ile insanlık tarihine neler anlatmak istemişlerdi. Ve bu üstün teknoloji ile yapılan eserler asırlar sonrasına bir imza olarak mı bırakılmıştı.

Buraya gelmeden önce onlarca video seyredip konu hakkında bilgi toplamaya çalışsam da tam olarak gerçek bilgilere ulaşmak oldukça zordu. Bugünün teknolojisi ile dahi yapımı imkânsız olan bu yapıları kimler, hangi amaçla, hangi teknoloji ile yapmışlardı. Nasıl bir teknoloji kullanmışlardı.   

Şu an Gize de en büyük piramit Giza’nın önündeyim. Devasa kütlesi beni adeta büyülüyor.  Kabaca yapılan hesaplamalara göre inşaat bir milyar saatte tamamlanmış.  İnşaata 2.300 milyon kesilen taş kullanılmış. Her bir blok 2500 ton ağırlığındaymış. Bazılarının 50 ton ağırlığında olduğu yazılmış. Bu taşlar ölüler şehri denilen limandan getirilmiş. Son yıllarda İtalyan araştırmacılar Giza Piramiti’nin 1200 metre altında 8 dikey silindir yapılardan oluşan inanılmaz bir yer altı şehri bulduklarını açıklamışlar. Ve bu yapıların piramitler ile bağlantılı olduğu söyleniyor. Kesin olmaktan çok tahminlere dayanmakta olan bu bilgiler piramit den 10 kat daha büyük bir yapının varlığını akıllara getiriyor.  Gizli odalar, geçitler, galeriler bu yapıların sadece mezardan ibaret olmadığını anlatıyor. Aynı kayıp uygarlık Atlantis gibi bir uygarlıktan bahsediliyor.  İnsanlık tarihinin bu eserleri hangi amaçla yapıldığı henüz çözülememiş bir sır olarak kalmakta.   92000.000 m3 hacmi ve 183 m yükseklikte olan bu piramit granit taşlar ile yapılmış. Bu yapının dünya dışı bir sistem ile yapıldığı düşünülüyor. Piramitlerin yapımı konusunda çok fazla değişik bilgi aktarımı mevcut. Bunların sadece kral mezarları olmasının dışında boyutlar arası fonksiyonlara sahip geçiş kapıları olduğu da söyleniyor.  Piramit şeklinde yapılmasının sebebi, bu yapıların elektromanyetik dalgaları muhafaza ettiği ve güneş enerjisinden daha fazla faydalanılmasını sağlamak içinmiş.  

Böyle bir teknolojiye asırlar önce nasıl ulaşıldı. Aynı zamanda bu piramitler birer enerji merkezi olarak mı kullanıldı. Bu durumda ortaya çıkan sonuçla piramitlerin insan gücüyle yapılmasının mümkün olmadığı konusunda bir kanıya varılıyor? Yoksa gökten gelen yardımcıların eserleri miydi bunlar. Bir inanışa göre de o zamanki bir kavim yerçekimi kuvvetini yok eden bir teknolojiyi ulaşmışlardı. Piramitlerden en çok bilinenleri Keops, Kefren ve Mikerinos gök yüzünde ki Orion takım yıldızlarının yeryüzünde ki iz düşümleri üzerine sıralanarak inşa edilmiş.

 O günün şartlarında ve bundan MÖ 4500 sene önce köleleri kullanarak insan gücü ile yapıldığı söylense de 2500 ton (bazılarının 50 tonu geçtiği söyleniyor) ağırlığında ki bir kütlenin 185 metre yüksekliğe nasıl taşındığının açıklaması insan aklını oldukça zorluyor. Yapılan matematiksel hesaba göre bir günde 10 blok taşın yerleştirilmesi ile bir piramit’ in tamamlanma süresi 664 yılı buluyor. Yani 7 asırlık bir sürede tamamlanması gerekir. Bu durumda ortaya çıkan sonuç, piramitleri yapanların çok üst seviyedeki bir matematiksel teknoloji bilimine sahip olmaları. Bu devasa yapıların geometrik piramit şeklinde yapılmalarının sebebi dünyanın yaratıldığına inandıkları ilkel höyüğü temsil ettikleri içinmiş.  Bunlara Mısır inancına göre Diriliş Makinası da denmekte. Ve ölümden sonra tekrar dirilişe inanan bu kavim piramitleri gökyüzüne açılan bir kapı olarak düşünmüşler.  Sanki ölen birinin buradan Tanrıya daha kolay ulaşacağını düşündükleri için olabildiğince yüksek yapmışlar.  Bilinen Gize, Keops, Kefren ve Mikerinos piramitlerinin dışında burada daha pek çok piramit bulunmuş. Ama pek çoğu çölün uçsuz bucaksız kumlarında kaybolmuş gitmişler. Piramitlerin mimari yapımına gelince, kireç taşlarının madenlerden Nil nehri boyunca gemiler aracılığı ile taşındığına dair bulgular varmış. Gece olduğunda piramitlerin yüzeyinde neon ışığına benzer bir parlama oluyormuş.   Piramitler sadece geometrik bir düzen içinde yapılmamış, aynı zamanda gökyüzü ile bağlantılı olarak astronomik bir düzen kurulmuş. Mesela Piramit’in taban alanı, yüksekliğinin iki katına bölündüğünde pi sayısı olan 3.14 çıkıyor. Milattan önce Mısırlılar Pi sayısını biliyorlar mıydı? Ayrıca piramitler Dünya ağırlık merkezinin tam ortasına inşa edilmişlerdi. Yetmez, Piramitlerin üzerinden geçen meridyenler karaları ve denizleri iki eşit parçaya bölmekte. Ve piramitlerin içine senede iki kere güneş ışığı girmekte. Özellikle gündönümü ve ekinoks gibi astronomik olaylarla çok yakından bağlantılılar. Mısır piramitlerinin içine kirli bir su konulduğunda  birkaç gün sonra bu suyun berrak ve tertemiz  olabildiği söyleniyor.

Bilindiği gibi antik Mısırda güneş bir semboldür ve güneş tanrısı RA yı temsil eder. Antik mısır inancında ölümden sonraki yaşama inanılırdı bu sebeple piramitler firavunun ölümden sonra gök tanrısı ile birleşmesi üzerine kurulmuştu.   Piramitlerin yıldızlar ile olan bağlantıları da şaşırtıcıdır.  Özellikle Giza Piramit’inin Orion takım yıldızları ile olan bağlantıları bir tesadüf olabilir miydi?

Piramitlerin önünde duran sfenks ise dünyanın tek parça taştan oyulmuş en büyük eseri olarak kabul ediliyor. Bu sfenks cinsiyetsiz insan başlı bir aslan. Kime ait olduğu konusunda hiçbir bilgi yok. Erkek mi dişi mi belli değil. Genel kanı bu sfenksin erkek olduğu konusunda birleşmişler. Aslan vücutlu Heykel 73 metre uzunluğunda, 6 metre yüksekliğinde, genişliği ise 20 metre. Piramitleri koruma amaçlı yapıldığı söylense de Piramitlerden çok çok önce yapılmış. Karbon testine göre M.Ö 13 bin yıl öce gibi bir tarihi olduğu söyleniyor. Ve neredeyse her yerden görünüyor. Yüzü ise dördüncü hanedanlık döneminde başkent Memphis te 26 yıl hüküm süren firavunlardan Kefren’in yüzüne benzetildiği tahmin ediliyor. Aslan vücudunun pençeleri arasın da birde tapınak var.  Tek parça bir taştan yapılan bu sfenks Gizaya 20 km uzakta ki Turada ki bir taş ocağından getirilmiş. Yeniden diriliş anlamındaki ismi Hamakis olan bu heykele Mısırlılar Hor-em Akhet diyorlar.  İnanılmaz heybeti ile Gize sfenksi tabloyu tamamlıyor.

Antik Mısırlılar astronomi ve astroloji sırlarına sahip bir medeniyetin kavmi olduğu biliniyor. Bu sebeple piramitler günümüzde hala daha gizemini korumakta.  Ben buna üst seviyedeki bir uygarlığın Mısırdaki imzasıdır diyorum.

Mısır, gizemi ile hep ilgimi çeken topraklardır.  Büyük bir uygarlığın belgelerini içinde barındıran Kahire müzesi, içinde saçları ile duran mumyalar, Mısırda hüküm süren hanedanın heykelleri ve Mısıra ait birçok belge ile sanki asırlar öncesinin bir özeti.  Gezmekle bitmeyen bu büyük galeri bize bakmanın dışında görmeyi öğretiyor.  Her şeyi görüp resmediyoruz ama burayı gezmek için saatlerimiz yetmiyor.  

UNESCO dünya mirasına giren bu yapıların normal şartlarda yapılmış olması mümkün değil. MÖ 4500 yılında böyle bir teknolojinin olması mümkün mü?  Böyle bir teknolojinin ancak uzaydan gelen birileri tarafından inşa edilme olasılığı daha akla yatkın.

Şimdi Keops.(Khufu) Kefren (Khafree)ve Mikerinos(Menkaure) Piramitlerini seyretmek üzere seyir tepesin gidiyoruz. Keops ve Kefren neredeyse aynı boyda olmalarına rağmen Mikerinos daha küçük bir boyda. Bunu da yine gökyüzü ile bir bağlantısı olduğu söyleniyor. Dizilimleri ve boyutları ile Orion takım yıldızları ile bağlantılı. Kralın ismi ile anılan Gize Piramidi en büyük piramit olarak biliniyor.  Keops Piramid 147 metre yüksekliği ve 230 metre kare tabanı ile yere sabitlenmiş. Yapımında iki milyondan fazla taş kullanılmış. Ortanca piramit ise Kefren piramidi 216 metre kare taban üzerine oturmuş 143 metre yükseklikte.  En küçük piramit olan Mikerinos piramidi ise 109 metre tabana oturmuş olup 109 metre yükseklikte

  Piramidin kral odasına konan yiyeceklerin hiç bozulmamasının sırrı nedir acaba. Bu piramitler hanedan adına yapılmış olup tekrar hayata döneceklerine inandıkları için içine hanedanın ihtiyaç duyacağı eşyaları da konulurmuş.  

Bu üç piramidi izlemek üzere seyir tepesi denilen yere gidiyoruz. Burada manzara inanılmaz güzel. Hemen kameralara sarılıp herkesin verdiği o meşhur pozu veriyoruz. Uzaktan piramidi elimizle tutuyor gibi bir duruşla deklanşöre basıyoruz. Artık Kahire’den ayrılma zamanımız geldi. Başka ülkeler, başka iklimler başka kültürler. Hepsi de insanın ufkunu açmak için birer vesile. Yaşadığın ortamın dışında hiç bilmediğin bir hayatın olması insanı merak duyguları ile araştırmaya itiyor. Ve bakmak ile görmek arsındaki farkı size öğretiyor.                                                                                                              


Bu yazıyı paylaş:

One thought on “Mısır ( EGYPT) / Güzin Osmancık

  1. Çok etkilendim gidip görmek mükemmel olurdu, ama gidemesek te bu şekilde bilgi sahibi olabilmek te çok güzel, emeğinize sağlık

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu yazarın toplam 52 eseri bulunmaktadır.

Yazarın diğer yazıları